Eskiden bir yazıya başlarken, veya bir topluluğa hitap ederken önce bir besmele çekilir, bunun
ardından esas konuya girilirdi. Artık bunu pek yapan yok. Diyelim ki esen rüzgarlar böyle gerektiriyor.
Konumuz bunu tartışmak değil.
Ama besmelenin yerini bir başka tekerleme aldı, hatip veya yazar sözünün bir yerinde konuyla ilgisi
olsun ya da olmasın "küresel ısınma nedeniyle ciddi boyutlara ulaşan iklim krizi sonucunda" diye bir
laf sokuşturuyor araya. Adam kadına tecavüz etmiş, haberde bu anlatılıyor, iklim krizi diye giriveriyor
araya bu haberi yapan. Acaba diyorsunuz, havalar çok sıcak da adam birden azgınlaştı mı?
Sözün kısası bu iklim krizi aklımızdan, dilimizden düşmüyor. İşin aslını bilen de yok. Okyanus
ötesinden malum kişiler ellerindeki muazzam medya gücüyle bizi böyle düşünüp, böyle konuşmaya
şartlandırdılar bir kere. Konumuz iklim krizi de değil, bunu başka bir yazımızda geniş bir şekilde
anlatacağız.
Bizim esas sorunumuz nüfus azalması. İnsanlık korkunç bir hızla yok olmaya doğru gidiyor. Belki şimdi
kimse farkında değil, şehirlerimiz giderek kalabalıklaşıyor, sokaklar insandan geçilmiyor ama, yakın bir
gelecekte bu iş tersine dönecek. Böyle giderse kalabalık sokaklar ıssızlaşacak, şehirler boşalacak. Bir
gün bir de bakacağız ortalıkta kalan son insan biz olmuşuz, tüm insanlar yer yüzünden kalkmış.
İşte bizim bu konuya kafa yormamız gerekirken yine okyanus ötesindeki malum kişiler bizi bu
gerçekleri tartışıp, çözüm yolları bulmaktan uzak tutmak için kürsel ısınma palavrasını icat etmişler.
Bununla da yetinmeyip insanlığı ortadan kaldırmak için LGBT terörünü oraya salmışlar.
Nüfus neden azalır; zaman içinde ölen insanların sayısı doğan insanların sayısından fazla olursa nüfus
azalır. Eskilerde hastalıklar ve savaşlar nedeniyle ölümler pek çoktu. Zamanla hastalıklara çare
bulundu, savaşlarda ölenler de azaldı. Böylelikle nüfusun azala hızı düştü. Ancak tıp henüz ölüme çare
bulamadı, yani insanlar eskisi kadar çok olmasa bile ölmeye devam edecek. İşte burada bir hesap
devreye giriyor. Biz buna doğurganlık hızı diyoruz. Erkek ve kadın bir çift hayatları boyunca kendi
yerlerine gelecek insanı dünyaya getirmek zorundalar. Bu sayıda "iki" dir. Ancak doğurganlık yaşına
gelmeden ölen ve kısır olanlar hesaba katıldığında sayı yaklaşık 2.1 e erişiyor. Yani her çift ortalama
2.1 çocuk yaparsa dünya nüfusu sabit kalır. Bunun üstünde çocuk yaparsa nüfus artar. Sayı bunun
altına düşerse nüfus eksilmeye başlar.
Bildiğimiz kadarıyla bir kısım Baltık ve Orta Avrupa ülkelerinde nüfus azalması gözlemlenmekte.
Devletler bunun yeni farkına vardılar ve önlemler almaya başladılar. Türkiye'de de son birkaç yıldır
ortalama 2.0 rakamının altına düştü. 2022 yılında bu sayı 1.6 olmuş. Yani nüfusumuz azalma sürecine
girmiş. Böyle giderse yakında bunu gözlerimizle göreceğiz. Birileri Suriyelileri kovalım, Afganlıları asıp,
keselim diye bağırıp dururken bir de bakmışız ortalıkta Türk kalmamış.
Doğum oranlarındaki azalmanın temel nedeni insanların yaşam biçiminde oluşan değişiklikler. Çağdaş
yaşam dediğimiz ve aile kurumunun giderek ortadan kalktığı, tüm değerlerin tüketime odaklandığı bir
kültürel iklimde yaşıyoruz. Çocuk yapan, ev işi yapan,yemek pişiren kadın artık hor görülüyor. Büroda
çalışacaksın, akşam eve dönerken erkeğinle buluşup bir restoranda vakit öldüreceksin, belki de biraz
alkol alacaksın. Çocuk yapmaya zaman mı var?
Bir çocuk oldu diyelim, hevesini aldın. İkincisi olmaz. Neden? Efendim formum bozulur. Sonra doktor
dedi ki iki kere üst üste sezaryen olmazmış. Malum normal doğum yavaş yavaş bitiyor. Doktorlar da
biraz para kazansın canım. Tek çocuğun üzerine titriyorlar. Fransız malı çocuk beziyle temizliyorlar
orasını burasını. Yedirdikçe yediriyorlar. Eskiden yırtık havluları çocuk bezi yapar, çocuklarımızı
bebekken ana sütü ile besler, sonra da bizimle birlikte yemeğe alıştırırdık. Çocuk okula gidiyor,
başlıyor cep telefonu isterim, şunu bunu isterim diye ağlamaya. Komşudan geri kalmamak için her
dediğini yapıyoruz garibin. Sonunda bir de bakıyoruz ki beş çocuğu rahat rahat büyütebilecek
masrafla bir tanesini ancak büyütebilmişiz. O da ya obez olmuş, ya da bir başka hastalığa tutulmuş.
Şimdi sen kalk da başka çocuk yap.
Şimdi bir de LGBT çıktı başımıza küresel terör çetesi elindeki medya gücü ile bunu dayatıyor. Erkek ve
kadından oluşan iki cinse bir de üçüncü cins ekleme sevdasındalar. Psikolojik olarak buna yatkın
çocukların üzerinde baskı kurup onları cinsiyetsizliğe teşvik ediyorlar. Çocuklar da ne olduklarını
şaşırıp sapık bir kısım yaratıklar olarak topluma karışıyor. Bunlar çocuk da yapmıyor. Küresel çetenin
esas amacı herkesi LGBT yapıp insanlığı ortadan kaldırmak olarak görülüyor. Avrupa şampiyonu olan
milli takımıza bile el uzatıp içindeki bir eşcinsel kişiyi ön plana çıkararak onun üzerinden kendi
propagandalarını yapıyorlar.
Bütün bunlar karşısında devletimiz ne yapıyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan en az üç çocuk diye boşuna
konuşmadı. Adamı yerden yere vurdular. Gidişat çok kötü. Devlet ve milletçe el ele verip bu soruna
çözüm bulmalıyız. Birilerinin bağırıp çağırıp Türkler azınlıkta kalıyor, Suriyeli istemiyoruz demesiyle
olmaz bu işler, icraat gerek.