Önceki hafta Fethiye'de hafta yağışlı geçti. Öğleden sonra şöyle bir sahile uzanayım dedim. Karagözleri geçtim, Aksazlarda durup Fethiye'ye doğru baktım. Şehrin üstünde Çamköy tarafına doğru büyük bir gökkuşağı, hem de pırıl pırıl renkli. Şunun bir resmini çekeyim, paylaşayım dedim. Fethiye her mevsimde güzel gibi bir yazı düşündüm. Sonra birden aklıma geldi. Ya birileri benim paylaşımı mı yanlış anlar, "Sen ne hakla Fethiye'ye şöyle, böyle diye hakaret edersin" diye düşünür. Bu yaştan sonra bir de elalemden dayak yemek de var.
90'lı yıllarda terör iyice şiddetlenmişti. Hergün birkaç ölüm haberi geliyordu. Tam o sıralarda Güney Doğu'daki illerden birinin emniyet müdürü trafik ışıklarındaki yeşil renk lambaları maviye boyattırmış. Sorulduğunda ise "Sarı-yeşil-kırmızı PKK bayrağının renklerini çağırıştırıyor, bunu önlemek için yaptım" demiş.
Doğada bulunan ve herkesin aşina olduğu masum görünümlü renkler, şekiller veya cisimler ya da hayvanlar bazıları tarafından sahiplenilir. Artık bu cisimler o kişi veya grupların simgesi, malı haline gelmiştir. İnsan önce o simgeleri göz önüne getirir, onunla bütünleşir ve bu yolla da arkasındaki gerçek yapıya bağlanır.
Örneğin eşcinsellik, şimdiki adıyla LGBTI eskiden beri var olan bir ruhsal denge bozukluğudur. Hormon tedavisi ve buna eş olarak telkin yoluyla tedavisi önemli ölçüde sağlanabilir. Eskiden bazı toplumlarda bu hastalık Allahın bir laneti olarak kabul edilir ve eşcinseller çeşitli sorunlarla karşılaşırdı. Bizde ise genellikle bir ahlaki sorun olarak kabul edilmiş ve bu gibiler toplum yaşamından dışlanmıştır.
Bu hastalığın yaygın bir biçimde gündeme gelmesi 90'lı yıllarda küresel çetenin ABD öncülüğünde en azgın, en kanlı olduğu günlerde gerçekleşmiştir. Şİmdi şimdi anlayabildiğimiz kadarıyla küresel çete eşcinsellik olgusunu toplumu yok etmek, kimliğini bozmak ve insanları köleleştirmek için bir araç olarak kullanma kararı almış. Bunun için de ilk yapması gereken şey eşcinselliğin bir ruh hastalığı değil, kişisel özgürlüğün dışa vurumu olduğu düşüncesini yaymak olmuş. Kendi denetiminde olan Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık örgütünden bir karar çıkarttırır. 1 Ocak 1993 tarihinde (WHO) eşcinselliği "Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırması"ndan çıkarmıştır. ICD-10 maddesi "cinsel yönelim, tek başına, bir rahatsızlık/hastalık olarak kabul edilemez" şeklindedir.
İddiaya göre insanların cinsiyeti doğuştan belli değildir. Cinsel tercihler sonradan, büyük ölçüde de kişinin kendi özgür iradesine bağlı olarak gelişir. Bunun sonucu olarak da eşcinsellere baskı ve ayrıcalık uygulamak özgürlükleri kısıtlamak anlamına gelir ki bu da bir nefret suçudur. Hikaye böylece uzayıp gidiyor.
Günümüzde küreselcilerin insanlığa karşı açtıkları savaş en hızlı bir biçimde devam ediyor. Doğum kontrolu, kısırlaştırma, evliliğe hayır, LGBTI, bütün bunları bir araya koyduğumuz zaman amaç belli oluyor. İnsan soyunun tükenmesini isteyen bir katiller sürüsüyle savaşmaktayız.
Burada iki noktaya dikkat etmek gerekir; onlar eşcinselliği bir özgürlük, bir tercih sorunu olarak görüyorlar. Haklı olarak da karşı çıkanları özgürlük düşmanı olarak suçluyorlar. Bu arada LGBTI karşıtları da bu tuzağa düşüyorlar; onlar da bu işi bir ahlak sorunu olarak düşünüyorlar. O zaman da kaşlı tarafın tezleri haklılık kazanıyor. Bu yanlışa düşmeyelim. Savunulan şey insanların doğal bir davranış biçimi değildir, bazı ruhsal ve hormonal nedenlere bağlı olarak gelişir. Bütün ruh hastalıkları gibi başkalarının telkini ile kökleştirilebilir ya da tedavi edilebilir. Nasıl ki bulaşıcı bir hastalığa tutulmuş insanları ilaçla tedavi ediyor ve onların bu hastalığı başkalarına yaymalarına engel oluyorsak, LGBTI hastalığını da zorla tedavi etmeli ve başkalarına yayılmasını engellemeliyiz. Bu konuda hekimlerimize önemli görevler düşmektedir. Onlar ısrarla bunun bir hastalık olduğunu kitlelere anlatmalı ve bu konuda bilinç kazanmasını sağlamalıdır.
Peki biz ne yapacağız. Bunlar gökkuşağı renklerini özgürlük ve çeşitlilik çağrıştırdığı için bayrak olarak kabullenmişler. Şimdi ne olacak gök kuşağının yedi renginden bir tanesini yasaklayacak mıyız? Geçenlerde bir okulda çocuklara gökkuşağı renkleri ile mezuniyet töreni yapılmış. Acaba bu töreni tertipleyenlerin amacı LGBTI propaqandası yapmak mı, yoksa hoş bir takım renkleri bir araya getirmek mi. Nasıl anlayacağız?
Tasalanmayalım, arada bir güzel şeyler de oluyor. Geçtiğimiz gün İstanbul'da bunlar bir yürüyüşe kalkışmışlar. Sesiyle, görüntüsüyle tipik bir oğlan "PKK'ya özgürlük" diye bağırıyordu. Çok güldüm. Kürtler ataerkil, geleneklerine bağlı bir toplumdur. Bu adamı görünce demezler mi ki "Bu PKK da demek ki şöyle böyle bir toplulukmuş, biz bunda yokuz". Allah bazen insanı istemeden söyletiyor işte bu oğlancık gibi.