Sorun Yolsuzluk Mu?
İstanbul eski Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlunun yolsuzluk yaptığı suçlamasıyla tutuklanmasının
ardından onunla işbirliği içinde olduğu anlaşılan birçok İBB yetkilisi ve CHP üyesi vatandaş ya
görevden alındı, ya da cezaevine yollandı. Bu olaylar sonunda CHP’nin sanki kamu malını yağmalamak
için çalışan bir örgüt olduğu algısı bazı kesimlerde oluştu.
Biz bu görüşe katılmıyoruz. CHP’de olsun, kamu yönetiminde bulunan diğer siyasi partilerde olsun bu
gibi çürük insanlar bulunur. Bunlar o siyasi partilerin soygun amaçlı kurulduğunun göstergesi değildir.
Örneğimizde olduğu gibi, birgün yakalanırlar ve adalet önünde hesap verirler. Kanımızca bu konunun
bu kadar fazla gündeme gelmesindeki en büyük hata CHP yönetimine aittir. CHP İmamoğlu’nun
suçsuzluğunu kanıtlamak için çaba göstereceği yerde ondan bir kahraman yaratmak için farklı
kampanyalar oluşturmuş, bunlar da kamu oyunda değişik biçimde değerlendirilmiştir.
Her neyse, biz burada İmamoğlu’nu tartışmıyoruz. Yapılacak yargılama sonunda gerçekler ortaya
çıkacak, suçlular ve suçsuzlar belli olacaktır. Bizim amacımız dış politikada oldukça tutarsız çıkışlar
yapan, bunun yanı sıra görevli olduğu yerel yönetimlerde başarısızlık örneği sergileyen CHP gibi köklü
bir partinin neden bu duruma düştüğünü araştırmaktır.
Kanımızca bu partinin özellikle yerel yönetimlerde hizmette eksikliği tesadüf değil, yapmış olduğu
görev tanımının farklılığındandır. Bu parti 19. Yy da Tanzimat hareketiyle başımıza musallat edilen
Batılılaşma akımının sözcüsü ve uygulayıcısı olmayı kendisine görev edinmiştir. Belediyelerin asli
görevi olan şehircilik çalışmaları onun için yasal olarak yapılması zorunlu olan bir yük olarak
görülmekte ve doğal olarak ihmal edilmektedir.
Her zaman tekrarladığımız gibi geçtiğimiz asırlarda bir grup Osmanlı düşünürü devletin çöküşünün
nedeni olarak İslam dinini görmüş ve Müslüman olmayan Avrupalılara benzersek her şeyin
düzeleceğine inanmışlardır. Sorunun ekonomik yapımızda ve büyük ölçüde jeopolitik konumuzda
olduğunun farkına varamamışlar ve Batılılar gibi giyinip, onlar gibi yiyip içersek onlar gibi zengin ve
güçlü olacağımıza inanmışlardır. Bu açığın farkına varan Avrupa ise bizleri bu desteklemiş ve bu
düşüncede olanları el üstünde tutmuştur. İşte CHP de bu siyasi akımın günümüzdeki sözcüsü ve
uygulayıcısıdır.
Dikkatle incelersek CHP’nin konser, heykel, sergi, seminer gibi çalışmaları bu kültürel yapıyı
pekiştirmek için birer uygulamadır. Böylelikle toplumu yol, köprü, baraj, enerji, sağlık vesaire gibi
kaygılardan uzak tutup Batı hayranlığının dar kalıplarına tutsak etmek istemektedirler. Görebildiğimiz
kadarıyla da bu konuda özellikle kendi taraftarları arasında oldukça başarılı olmaktadırlar. Örneğin
Fethiye Belediyesinin bir kısım sanatçılara verdirdiği konserler Cumhurbaşkanımızın Fethiye
konuşmaları kadar izleyici toplamaktadır.
Dünya değişmektedir. Hepsi birer Doğu ülkesi olan Çin, Rusya ve Hindistan birer dev olarak dünya güç
dengesinde yerlerini almışlardır. Hatta bunlara zamanın ruhunu iyi okuyan Trump’ın Amerikası da
katılmıştır. Türkiye de bu dev ülkelerin arasında yerini almak üzeredir. Avrupa ise bir çöküşün içine
girmiş, hatta bazı konularda Türkiye’nin desteğine muhtaç hale gelmiştir. CHP’nin Türkiye’yi
Batılılaştırma çabaları ise boş bir heves olarak kalmaya mahkumdur.
Yazımızı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir konuşmasından alıntılarla sonlandıralım “
"Siyasi iktidar seçimle, oyla, sandıkla olunabilir ama kültür iktidarı için çok daha farklı bir birikime,
emeğe, çalışmaya, dirsek çürütmeye, alın teri dökmeye ihtiyacımız var. Kültürel yabancılaşmaya ve
kültür emperyalizmine karşı yerli ve millî olan kültür değerlerimizi evrensel dille yeniden keşfetmeli,
yeniden inşa etmeliyiz. Bir kültür ürününün formunun yerli ve millî olması, onun manasının ve
mesajının evrensel olmasına asla engel değildir.