Domates ihracatına hükümet tarafından 2 Mart tarihinden başlamak üzere konulan ihracat yasağı üreticilerin tepkisi üzerine 8 Martta kaldırıldı. Bu süre içinde başta Fethiye, Karaçulha, Seydikemer, Kınık, Kumluca olmak üzere üreticiler çeşitli eylemler yaparak bu yasağın yanlışlığını anlattılar. Bir kısım üreticiler Fethiye halinde toplandılar, gösteri yaptılar. Bir kısım üreticiler ise Kınık'ta karayolunu kapatarak dertlerini anlatmaya çalıştılar. Sonunda hükümet de hatasından dönerek almış olduğu bu yasak kararını iptal etti. Bu olay bizlerin birçok gerçekleri görmemize yardımcı oldu.
Başta Avrupalılar olmak üzere bazıları bağırıp çağırıyor durmadan, Türkiye'de demokrasi yok diye. İşte demokrasinin en güzel örneği diye bu olayı onlara anlatmak gerek. Hükümet bir kısım vatandaşın zararına olacak bir karar alıyor. Onlar da buna karşı tepkilerini barışçı bir şekilde dile getiriyorlar. Bunun üzerine hükümet de hatasını anlıyor, ve aldığı kararı iptal ediyor. Bu açıdan olay birilerine karşı çok güzel bir cevap olmuştur.
Direnişin bizleri ilgilendiren tarafı da şöyle: Bakıyoruz Türkiye Çiftçi Birliği, Karaçulha Çiftçi Birliği ve diğer bir kısım kuruluşlar bu direnişte önde görünüyor. Ama esas direnişi sahiplenmesi gereken Ziraat odalarından cılız bir destek açıklaması dışında esaslı bir tepki yok. Aidatlar biraz gecikse daha fazla ses çıkarırlardı belki de. Ayrıca komisyoncular, tüccarlar, ilaççılar ve ziraatçılar da görebildiğimiz kadarıyla pek fazla ses yapmıyor. Şunu görmek gerek ki tarımsal üretim çiftçisi, tüccarı, ziraatçısı, nakliyecisi, ihracatçısı ile bir bütündür. Her ne kadar bu kesimlerin arasında çıkar çelişkisi olsa da sonuçta hepsi aynı kazandan yemek yemektedir. Kazan devrildi mi hepsi altında kalır. İnşallah bu direniş bir örnek olur, hepsi bir araya gelip kafa kafaya verir, sorunları birlikte çözmek için çaba gösterirler.
İşin bir de tüketici ile ilgili yönü var. Tüketici tükettiği ürünün ucuz olmasını ister. Bu onun en doğal hakkıdır. Piyasa serbest bırakıldığı zaman ürün piyasa kurallarına uygun olarak bazen pahalanır, bazen ise ucuzlar. Örneğin şu anda Avrupa piyasasında domatesin kilosu 4-5 Euro, yani 80-100 Türk Lirası arasındadır. O halde Türk üreticisi satışlarını Avrupa piyasasına yönlendirecektir. Bu durumda da Türkiye içindeki fiyatlar Avrupadakine yaklaşacaktır. Üretici halinden memnundur. Ama tüketici isyan eder. Bunun üzerine devlet bir karar alır, ihracatı yasaklar. Tüketici sevinir, üretici üzülür. Aynı anda tüm kesimleri memnun etmek mümkün değildir. Yöneticilerin tüm bu tepkileri hesaplayıp, tartarak ona göre hareket etmesi gerekir.
Bize göre devletin piyasaya karışması ancak acil durumlarda söz konusu olmalıdır. Örneğin araş depreminden sonra inşaat malzemesi ihracatına yasak getirildi. Çünkü yıkılan yerlerin bir an önce yeniden yapılması gerekiyordu. Bunun için de elde bol miktarda inşaat malzemesi olması gerekir. Öte yandan domates acil ve vaz geçilmez bir ürün değildir. Örneğin şu günlerde piyasada üzüm yok, kavun karpuz yok, çoğu yaz meyvesi yok. Varsa bile çok pahalı. Şimdi bunları ucuz olan ülkelerden bolca ithal edip fiyatları düşürmek mümkün, ama o zaman da kıymetli dövizlerimiz boşuna yurt dışına çıkmış olur. Aynı sözü yemeklik yağ için söyleyemeyiz, vatandaşa yağsız yemek pişirmesini öneremeyiz, mecburen buna döviz harcayacağız.
İşte domates gibi, biber gibi, patlıcan gibi sebzeler de mevsimliktir. Kışın yetişmez. Örtü altı sistemleri uygulanmağa başladığından beri bunları az miktarda da olsa kışın da bulabilmekteyiz. Şimdi bırakalım ihracata gitsin; hem üretici kazansın, hem de ülkeye döviz girsin. Çok istersek paraya kıyar her gün domates, biber yiyeceğimize haftada bir yeriz. Nisan ortasında seralar patlayacak. Dalda kalan ürün ya salçalık olacak, ya da hayvanlara verilecek. İşte o zaman bol bol domates yeriz. Şimdi karpuzu, kavunu, üzümü nasıl beklediysek, domatesi, biberi, patlıcanı da sabırla bekleyelim. Nasıl olsa bollaşacak, o zaman ucuz ucuz yeriz.