Eski İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanmasının ardından bir haftaya yakın zaman geçmesine rağmen bunu protesto amacıyla yapılan gösteriler henüz son bulmadı. Aslında güleriz ağlanacak halimize demek gerekiyor ama biz bu gösterileri komedi diye nitelendirelim şimdilik.
Gösterilerin yapılış biçimi olsun, gerekçesi olsun, atılan sloganlar olsun, katılımcıları olsun normal gösteri boyutlarından çok farklı görünüyor. Daha önce de yazmıştık, birisi tutuklanıp yargılanırsa onun taraftarlarının vereceği doğal tepki suçlu olan kişinin suçsuz olduğuna dair olmalıdır. Zanlının bu suçları işlemediği, kendisine siyasi nedenlerle iftira atıldığı ileri sürülebilinir. Ancak bizim protestocular işin burasına hiç değinmiyorlar, İmamoğlu'nun yargılamayacağını, bir çeşit dokunulmazlık özelliğine sahip olduğunu iddia ederek devlete meydan okuyorlar. O zaman da insan sormadan edemiyor , acaba bu adamın savunulacak hiçbir tarafı yok da protestocular ondan mı bu konuda sus pus oluyorlar?
Eylemcilerin arasına karışan bir kısım marjinal grupların taşkınlıkları arasında polise asit atmak, sağı solu yıkıp dökmek gibi davranışlar var ki biz bunları bu tür insanların olağan davranış biçimi diye karşılıyoruz.Bu insanlar bir taraftan da çeşitli sanatçıların müzikleriyle dans edip coşuyorlar, hatta bazılarının yaptıkları danslar gerçekten bir sanat gösterisine dönüşüyor. Yıkılıp dökülen yerlerin arasında cami avlusundaki tarihi mezar taşları var, aynı eylemciler camiye hakaret etmeyi, teravih namazı kılınan yerin önünde davul çalmayı marifet sanıyorlar. Bu da onların İslam karşıtı kimliklerinin bir göstergesi oluyor.
Bu yapılanlar ve başka örnekler CHP'nin protesto siyasetinde ne kadar ilkesiz ve beceriksiz olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin İmamoğlu'nun bir zamanlar okuduğu Yasin'ler, ve CHP örgütlerinin arada sırada türban taktırıp vitrine çıkardığı bayanlar boşa gidiyor.
CHP'nin acemilikleri bununla da bitmiyor, milletimizin İsrail'in katliamlarını protesto için başlattığı İsrail mallarına boykot kampanyasından acemice kopyalanan bir boykot kampanyası başlatıyor bu parti. Gerçi biz İsrail'i boykot kampanyasını da kapsamı açısından eleştirmiştik. Şöyle ki Yahudi sermayesi dünya ticaretinin belki de yarısından fazlasına bir ölçüde karışmıştır. Bu malları toptan boykot etmek hedefi dağıtarak etkisini zayıflatır. Bizce İsrail' doğrudan para yardımı yapan, onun zulümlerini açıkça destekleyen bir kısım şirketlere karşı bir boykot kampanyası yürütülseydi daha doğru olurdu diye düşünüyoruz. Neyse, bunu geçelim. Bizimkiler boykot kampanyasına Türkiye'nin yerli ve milli ne kadar şirketi varsa dahil etmişler. Bunlar arasına Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahibi olduğu bir kısım şirketleri de koymuşlar. Anlaşılan generallerden ağır bir fırça yediler ki hemen bu şirketleri listeden çıkarmışlar.
Acemilikler bununla da bitmiyor. Sahibinin hiçbir siyasi eğilimi olmayan bir kahve dükkanları zincirinin ismi de Özgür Özel'in boykot listesinde yer alıyor. Bu listeyi gören iktidar yanlıları ise kahve içmek için bu dükkanlar önünde kuyruğa giriyor. Adam bir günde satışları üçe, beşe katlıyor. İnsan sormadan edemiyor, acaba bu dükkanların sahibi Özgür Bey'e "Bizi de listene al, satışlarımız artsın" diye rüşvet mi verdi?
İşin en üzücü yanı da şurada, Özgür Özel İmamoğlu'nun tutuklanması karşısında hemen dostları İngilizlere yalvarıyor, bir şeyler söyleyin şu Erdoğan'a diye. Onlardan cevap gelmeyince de bizi yalnız bıraktınız diye dövünmeye başlıyor. Cumhuriyeti kuran CHP'nin geldiği nokta bu işte. İnsan gerçekten üzülüyor.
Bazı Avrupa ülkelerinde hükümetlere karşı gösteriler yapılır. Bu gösteriler çoğunlukla işçiler, çiftçiler ve bazen de yönetmeliklerde değişiklik isteyen öğrenciler tarafından hak isteme amacını taşır. Bizde ise işçi ve çifçiler gösterilerde yok, sadece bir kısım öğrenciler ve işsiz güçsüz takımı, bunların yanı sıra boş vakitlerini heyecan ile geçirmek isteyen az sayıda emekli. Burada haklılığımız daha iyi anlaşılıyor. Eğitim sistemi baştan aşağı yenilenmeli, gençler 15 yaşından başlayarak çalışma hayatına girmeli, öğretmenler ve akademisyenler elekten geçirilerek kışkırtıcılık yapmaları önlenmelidir.
Biz bu gösterileri gülerek izliyoruz. Bittikten sonra diyeceğiz ki "Hopladılar, zıpladılar, çalıp oynadılar, Arada bir polisten cop yediler. Tomalardan bedava duş aldılar. Sonunda yorulup evlerine çekildiler."