Oyun İçinde Oyun
Geçtiğimiz hafta oldukça renkli geçti. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yüksek hakimlere
hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davada üst sınırdan hapis cezası alarak siyasi faaliyetten men
edildi. Karar henüz kesinleşmiş değil. Önce istinaf mahkemesine, sonra da Yargıtaya gidecek.
Hukukçuların görüşüne göre karar büyük bir olasılıkla bozulacak ve mahkeme yeniden görülecek.
Birçok hukukçu cezanın üst sınırdan verilmesini, mahkeme hakiminin olaydan bir hafta önce
değiştirilmesini, ve kararın tebliği için acele edilmesinin pek alışılagelmiş bir durum olmadığı
görüşünde birleşiyor.
Mahkemenin verdiği karar ve sürecin nasıl işleyeceğini bilemeyiz, ancak kararın ilan edilmesinden
sonra ortaya çıkan siyasi süreç oldukça ilgi çekici. Karar günü İmamoğlu taraftarları Yenikapı
meydanında bir miting yapacakları konusunda emniyete bilgi verdiler. Daha sonram miting yeri
değiştirilerek Saraçhaneye alındı. Mitingde konuşanlar klasik söylemlerini tekrarlayarak hükümete
çattılar. Yargının baskı altında karar aldığını, İmamoğlu’nu kimsenin yolundan döndüremeyeceğini
bağıra bağıra ilan ettiler. Altılı masa üyelerinin bir kısmı toplantıya katıldı, bir kısmı ise başta
Kılıçdaroğlu olmak üzere toplantıda yoktu.
Bundan sonrası çok ilginç, olaydan sonra Meral Akşener ile İmamoğlu bir araya geldiler ve sarmaş
dolaş bir fotoğraf verdiler. Sanki İmamoğlu ceza almamış da seçim kazanmış gibi her ikisi de neşe
içindeydiler. Her halde bu fotoğraf tarihe geçer. Ceza aldığı için sevinen insanlar bir daha karşımıza
çıkacak değil. Bu fırsat kaçmaz.
Ancak siyasi duruma bakarsanız İmamoğlu mağdurları oynuyor. Bizim insanımız ezilen, haksızlığa
uğrayan insanlara yakınlık gösterir. Kuşkusuz bu ceza İmamoğlu’nun oylarını artırmıştır. O halde
hükümetin mahkeme heyetine baskı yaptığı iddiası ortadan kalkar. Hükümet neden İmamoğlu’nu
tercih etsin, Kılıçdaroğlu gibi yıpranmış bir aday belki de Erdoğan’ın daha çok işine yarayacaktır.
Bir var sayım da şöyle, bu kararla CHP içindeki Kılıçdaroğlu yanlıları ile İmamoğlu yanlıları arasında
sürtüşme çıkar deniliyor. Biz de aynı görüşteyiz. Özellikle örgütün üst yönetici kademesinde bir kısım
çıkar hesapları içinde olanların hesaplarını yeniden yapıp yeni bağlantılar kurması gerekebilir. Ancak
alt kademe örgüt üyeleri ve CHP tabanı için böyle bir sorun söz konusu değil onlar Erdoğan’ın
karşısına hangi aday çıkarsa çıksın onu desteklemeye yemin etmişler. Fethiye’de de görüyoruz,
bundan üç gün öncesine kadar Kılıçdaroğlu seninleyiz diye konuşanlar bu olaydan sonra takım halinde
İmamoğlu’na övgüler düzmeye başladılar. Buradan iddia ediyorum CHP yönetimi bir yanlışlık yapsa da
bu satırların yazarını cumhurbaşkanı adayı gösterse ben de CHP tabanının % 80 inin oyunu alırım. Hal
böyle olunca hükümetin aday adayları arasında bir tercih yapıp buna göre yetkilileri etkileme çabası
içine girmiş olması pek inandırıcı gelmiyor.
Kılıçdaroğlu’nun toplantıya katılmama nedeni ise o tarihte Almanya’da bir randevusu olması olarak
gösteriliyor. Mahkemenin kararı açıklayacağı tarih günler önceden bilindiğine göre Kılıçdaroğlu bu
randevuyu başka bir tarihe alamaz mıydı. Demek ki İmamoğlu ile birlikte halkın karşısına çıkmaktan
çekindi. Belki de İmamoğlu’nu bilerek yalnız bırakarak bakalım bu adamlar benim yokluğumda ne
işler çevirecekler, görelim, sonra hesaba yazarız diye düşünmüştür.
Mahir Kaynak hocamın bir sözü vardır : Bir olayın failini bulmak istiyorsanız ondan kimin
yararlanacağını araştırınder. Mahir Hoca’nın dediğine uyarsak İmamoğlu hakimlere gidip yalvar,
yakar bana çok ceza verin demiştir. Hakimler de onu kırmamak için dediğini yapmıştır. Bu da
düşünülemeyeceğine göre Mahir Hoca çözümü burada işe yaramıyor.
Karşımızda bir bilmece var. Bu bilmecenin çözümü konusunda iktidar pek hevesli görünmüyor.
Erdoğan kendi bildiği yolda sektirmeden ilerliyor. Her hafta yurdun farklı bir bölgesinde yoğun
katılımlı törenler teripleyerek toplu açılışlar yapıyor. Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda bir sorun
yok. Olsa olsa milletvekili adayları diğer bütün partilerde olduğu gibi kapısını aşındırıyorlardır. Eh
olsun o kadarcık.