İstanbul, Beyoğlunda İstiklâl Caddesini herkes bilir. Daracık bir cadde olup iki yanlı boyunca 5-6 katlı apartmanlar uzanır. Nostaljik tramvay dışında trafik olmadığı için de baştan aşağıya yayalarla doludur.
İşte bu caddede birisi başını yukarı kaldırıp "Adama bak, dama çıkmış, atlayacak" diye bağırırsa kalabalıklar durur, hepsi yukarı doğru bakarak dama çıkmış adamı aramaya başlarlar. Koşuşturma, telaş unutulur, tek amaç atlayacağı söylenilen adamı atlarken izlemektir.
İşi daha gerçekçi yapmak isterseniz üç beş kuruş verip bir işsizi ayarlar ve bir binanın çatısına çıkıp atlayacakmış gibi bağırıp çağırmasını söylersiniz. Kurguyu renklendirmek için de bir aşk hikayesi uydurursanız daha ilgi çekici olur.
Aslında bu kadar gayrete de gerek olmayabilir. Yolda yavaş yavaş yürürken birden başınızı havaya kaldırıp yukarı bakmaya başlarsınız. Sizi gören birisi de "Bu adam nereye bakıyor" diye meraklanıp o da yukarı bakmaya başlar. Bir, iki derken bütün cadde havaya bakan insanlarla dolar.
İşin can alıcı noktası da buradadır. Mesleğinde usta, eli hafif ortağınız sahneye çıkar. Başlar gökyüzünü seyreden zavallıların ceplerini yoklamaya. Üç, beş cüzdan bulmadan da sahneyi terk etmez.
Bu yöntem siyasette de oldukça etkilidir. Ülkenin gündemini değiştirmek veya bir kısım konuların gözlerden uzak olmasını istiyorsanız toplumun dikkatini çekecek suni bir gündem yaratırsınız. Böylelikle gizlemek istediğiniz konuları gizler ya da gizlice yapmak istediğiniz bir işi fazla gürültü patırtı çıkarmadan yapmış olursunuz.
Bundan bir süre önce bir kulüp başkanının takımının hakkını yediği gerekçesiyle maçın hakemine yumruk atması birden gündeme oturdu. Tabi bunda hakemin yumruk yerken çekilen görüntüsünün de katkısı var. Bir yumruk olayı bu kadar güzel görüntülenemezdi. Türkiye'de her gün belki üç beş kişi hasmı tarafından yumruklanıp, dövülüp hastanelik ediliyor. Cinayetler oluyor. Bunların da az bile olsa konu edilmesi gerekmez mi? Birisi şöyle diyor "Hakem devlet görevlisi olduğu için ona atılan yumruk daha fazla önem taşır". O halde soralım, geçen gün genç bir teğmenimiz terörist PKK tarafından şehit edildi. O bir devlet görevlisi değil miydi. Neden bu haber hakemin yumruk yemesi kadar konuşulmadı.
Bu konuda şöyle bir fikir yürütelim. Şu anda Filistin'de İsrail'in yaptığı soy kırım gündemde. Herkes onu konuşuyor, buna bir çözüm bulmak için çareler arıyor. Konunun bütün toplumun ilgi odağı olması malum çevrelerin hoşuna gitmemiş olabilir. Bunu gündemden düşürmek gerekir. Bir başka görüş, ki bu daha akla yakın, muhalefetin içine düştüğü durumu bütün vatandaşlar izliyor. CHP-HDP ve İYİ parti arasındaki kirli pazarlıklar insanların gözünün önünde, lağım patladı, her saat ortalığa pislik saçılıyor.
İşte bu durumda dayak olayı hızır gibi imdada yetişmiş olabilir. Çünkü dayak atan kulüp başkanı eski bir Ak Parti milletvekili. Onun üzerinden giderek Cumhur İttifakının bir düzen içinde, olgun bir şekilde yürümekte olan seçim çalışmalarına gölge düşürülebilir. Ancak oyun tutmadı. Eski milletvekili partiden istifa etti. Cumhurbaşkanımız olayın üzerine giderek dayak yiyen hakem ile ilgilendi. Bizdendir diye dayakçı şahıs koruma altına alınmadı. Böylelikle oyun bozuldu.
Şimdi ara sıra hükümet yanlısı basın tarafından ısıtılıp zamanı gelince rafa kaldırılan bir konu var; sokak köpekleri sorunu. Bir bakıyorsunuz her gün bir sokak köpeği haberi. Isırılan çocuklar, parça parça olmuş insanlar. Geçen bir de resim koymuşlar, çocuğu alnından ısırmış köpek. Birisi de çıkıp sormuyor, bu hayvan timsah mı? Çocuğun alnı köpeğin ağzına nasıl sığmış diye. Şu günlerde konu yine tencereye kondu, altına ocak yakıldı. İşin aslını bilmesek bu köpekler İsrail'den beter katliam yapıyor diyeceğiz.
Biz köpek konusunu önceden yazmıştık. Ayrıntıya girmeyeceğiz. Ama biliyoruz ki birkaç sıradan olay dışında büyütülecek bir sorun değil. İnsanlar biraz dikkat etseler, vahşi köpeklerini sağa sola hava atmak için insanların arasında dolaştırmasalar mesele kalmayacak.
Ancak işin içine hükümet de girdi; sokak köpekleri sorununa bir çözüm bulacağız diye beyanatlar veriyorlar. Hatta bir siyasi daha da ileri gitti, 1932 yılında Atatürk zamanında çıkan bir kanundan söz ederek tüm sokak köpeklerinin itlaf edilmesini önerdi.
Tabi biz bunlara gülüp geçiyoruz.Ama anlayamadığımız bir şey var, hayvansever süslü teyzeler başta olmak üzere milletin çoğunluğunun tepkisini çekecek bu öneriler neden yapılıyor. Çoğunluğun farkında bile olmadığı sokak köpekleri konusu neden ara ara gündem yapılıyor. Bakalım, göreceğiz.