ABD'nin en büyük bankalarından biri iflas etmiş. İki tanesi de sıradaymış. ABD'li yetkililer kafa kafaya vermişler ne yapmaları gerektiği konusunu tartışıyorlarmış.
Bir Çinli yetkili konuşuyor : "ABD'ye Çin'e karşı ekonomik yaptırım uygulamamayı öneriyorum. Bu onların zararına olur. Gelin birlikte karşılıklı ticaretimizi nasıl artıracağımızı konuşalım".
Hindistan Maliye Bakanı şöyle diyor :" Başta Rusya olmak üzere diğer ülkeler ile ticaretimizi milli paramız olan Rupi üzerinden yapmak için çalışıyoruz".
Küçük Afrika ülkelerinden birinin başkanı Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un yüzüne karşı : "Beyaz çocuk, artık uyandık, hesap oyunlarıyla bizi sömüremeyeceksiniz".
Avrupalı iktisatçılar hayretle aralarında konuşuyorlar :"Biz Rusya'ya ekonomik yaptırım uygularsak onların sıkıntıya düşüp savaştan kaçınacağını düşünmüştük. Ama tam tersi oldu onlar zenginleşti, biz fakirleştik".
Rusya'da milislerin lideri Ukrayna ordusuyla savaştığı cepheden Rusya Başkanı Putin'e şaka yollu mesaj gönderiyor: "Yoldaş Putin, bana çok az cephane gönderiyorsunuz. Bunu arttırın. Nasıl olsa ben gelecek yıl Ukrayna'ya başkan seçileceğim, o zaman cephaneye ihtiyacım olmayacak".
Avrupa'da Almanya, Çekya ve diğer birçok ülkede halk sokaklara dökülmüş, bazılarının ellerinde Rus bayrakları bile var: "Hükümetimiz Ukrayna'ya yardım ediyor, biz burada soğuktan donuyoruz. Yeter artık, kesin bu yardımları".
Türkiye, İran, Rusya ve Suriye heyetleri Suriye'deki sorunlar konusunda Moskova'da ortak toplantı yapacak.
Gelelim Türkiye'ye, dün okudum, depremin ikinci günü NATO komutanları Türkiye'yi işgal planını konuşuyorlarmış: "Ortalık karışacak, halk açlıktan ayaklanacak, anarşi çıkacak. Biz de karışıklığı önleme bahanesiyle tepelerine çöker, Erdoğan'ı alaşağı ederiz". Depremin üstünden bir ayı aşkın süre geçti, elli bine yakın insan öldü. Devlet hemen örgütlenerek gerekeni yaptı. Karışıklık çıkmadığı gibi depremzedeler her ziyaret ettiği yerde Erdoğan'ı sevgi ile kucaklıyorlar. Bilmem şu anda o komutanlar belki de kendilerine bu aklı veren danışmanlarını işten çıkarıp, bilgisayarlarını yeniden programlıyorlardır.
Depremin üzerinden bir ay geçti. Devlet kalıcı konutların çoğunun ihalesini yaptı. Bir kısmının inşaatına başlandı. Bir yıl içinde 300 bini aşkın konut yapma sözü verdi. Medyada izliyorum, kendimle pek ilgisi olmadığı için ayrıntılarını bilmiyorum. Devlet önüne gelene para dağıtıyor. Kimisinin vergi borcunu siliyor, kimisinin maaşına zam yapıyor. Bu kargaşa esnasında söz verdim dedi EYT yasasını da çıkardı. Buna rağmen piyasalarda bir dalgalanma olmadı. Böyle bir deprem, arkasından bu denli bir devlet harcaması herhangi bir Batı ülkesinde olsaydı piyasalar alt üst olur, devlet çaresiz kalırdı.
Üretim on beş gün durakladı, ihracat da aynı. Şimdi ise hızlanarak artıyor. Kuveytliler TC Merkez Bankasına beş milyar dolar yatırmış. Hem de faizler düşerken. Adam güvenmese parasını tehlikeye atar mı. Eskiden İngiltere'deydi bu paralar, şimdi yerini buldu, Türkiye'ye geldi.
Bu arada bizim altılı mı, altıbuçuklu mu, her neyse, o masadan bir ses :" İktidara gelince ilk yapacağımız iş TC Merkez Bankası Başkanını ve onunla aynı düşüncedeki yetkilileri görevden almak ve dünyaca kabul edilmiş iktisat kurallarını uygulayacak bir bağımsız ve özerk başkan atamak olacaktır".
Ben bunu şimdi neresinden eleştireyim. Allah akıllar versin der, geçerim.