Günlerdir merakla beklenen yeni asgari ücret açıklandı, 22 bin küsur olmuş. Güle güle harcasın
alanlar. Birileri hemen feryadı bastı, bu parayla geçinilmez, açız, ölüyoruz diye. Hükümet kanadı ise
sessiz, boynu bükük, bir cevap yetiştirmeye çalışıyor. Hemen söyleyelim, bu parayla değil aile
geçindirmek, yalnız yaşayan tek kişi bile zor geçinir. Aç insanlar bu duruma kaç gün dayanır, üç gün,
beş gün. Sonra yavaş yavaş homurtular başlar, insanlar sokaklara dökülür, yağmalar, kırıp dökmeler
alır başını gider. Sonunda karışıklıklar kanlı bir şekilde son bulur. Peki bizde neden bir şeyler olmuyor?
Neden insanlar ayaklanmıyor? Neden açız diye bağıranlar toplumun en varlıklı kesiminin sözcüleri?
Demek ki bu asgari ücret işi anlatıldığı gibi değil. Şimdi hep beraber rakamlara bakalım.
Bir ekonomik olayın uzun süre gündem olabilmesi ve hükümet ile muhalefet arasındaki temel
tartışma konularından biri haline gelmesi için onun geniş kitleleri etkilemesi gerekir. Yoksa yerelde
kalan veya sadece sınırlı sayıda vatandaşı ilgilendiren bir olay bu kadar yankı yapmaz. O halde
Türkiye'de kaç kişi gerçekten asgari ücretle geçinmek zorunda bunu bilmekte yarar var.
Verilen rakamlara göre ülkemizde 2024 yılında asgari ücretle çalışan kayıtlı işçi sayısı 7 milyon kişi
civarında. Bu insanları dört gruba ayırabiliriz 1) Hiç çalışmadığı, ücret almadığı halde çalışıyor
görünenler. Bu gibi kişiler bir yakınlarının iş yerinde sigortalı olarak kaydedilir. Ödenmesi gereken
pirim ve vergileri kendi ceplerinden öderler. Böylelikle çalışma sürelerini doldurup emeklilik hakkını
kazanırlar. 2) Bazı işçiler işverenden asgari ücretin üstünde bir ücret almaktadır. Ancak vergi ve
primlerini düşük ödemek için sigorta kayıtları asgari ücret üzerinden yapılmıştır. 3) Bir kısım işçi ise
gerçekte asgari ücretle çalışmakta olup mesaiden geri kalan zamanlarda kendi özel işlerinde
çalışmakta, veya kira gibi yan gelirlere sahip olmaktadır. 4) Sayıları çok az olan bir kısım işçi ise ki
bunlar çoğunlukla geçici konumdaki genç işçilerdir, bunlar da asgari ücretle çalışmaktadır.
Bir esnafın evde oturup ev işleriyle meşgul olan eşi kayıtlarda işçi olarak görünüyorsa, asgari ücretin
çok üstünde ücret alan bir işçi asgari ücretli olarak tanınıyorsa, asgari ücreti bir yan gelir olarak
değerlendiren varlıklı bir insan fakir işçi olarak görülüyorsa, aldığı asgari ücreti makyaj malzemesine
yatırıp zengin bir eş arayan bayan tezgahtar zavallı işçi olarak nitelendiriliyorsa bu siyasette bir sıkıntı
var demektir.
Bu var sayımlar gerçek olsaydı, yani yedi milyon asgari ücretli gerçekten ailelerini de geçindirmek
zorunda asgari ücretli olsaydı karşımızda yaklaşık 20 milyonluk bir aç insanlar ordusu olurdu ki
bunların yarısı on beş gün içinde açlıktan ölürdü. İstatistiklere baktım, acaba bu yazdıklarımı
rakamlarla açıklayabilir miyim diye. Ancak bu konuda istatistik bulmak çok zor. Kimse ben
çalışmadığım halde sigortalıyım, aylık elli milyon aldığım halde asgari ücretten pirim ödüyorum diye
imza vermez. Üstelik medya o hale gelmiş ki Türkiyedeki asgari ücret rakamları üzerinden sayfalar
dolusu boş edebiyat yapılmış, sağlıklı bir rakam bulmak imkanı yok.
Şimdi çevremize bakalım, komşularımızı sorup soruşturalım, belki ayıp olur ama biraz meraklı olalım,
bu dediklerimin ne kadarı doğru? Hükümet derseniz asgari ücreti muhalefetin istediği ortamda
artıramadığı için sus pus olmuş, sesi çıkmıyor. Bu yeni artış en fazla çalışmadığı halde çalışır görünen
vatandaşlarımıza ve bir kısım esnafımıza dokundu, üzerlerine kayıtlı olan sigortalıların prim ve vergi
miktarları arttı. Bu artış da onların cebinden çıkacak. Ama onlar da muhalefetin diline düşmekten
korkuyor.
Muhalefete ben buradan kocaman bir aferin yollayacağım. Asgari ücret komedisini oynayarak
gündemi meşgul etmeyi başardı. Üstelik iktidar da korkudan bu oyunun peşine takıldı. Bakalım ne
olacak.