Bir zamanlar köşe yazısı yazdığım yayın organında süslü teyzelerin bir eylemini eleştirmiş, gereksiz
bulmuştum. Haberim oldu ki teyzeler bana darılmış. Daha sonra LGBT ile ilgili bir yazı yazdım. Bu işe
karşı olduğumu belirttim. Yazım gazeteye gider gitmez telefon geldi Bunu biraz daha yumuşat, süslü
teyzeler yine darılmasın O gazeteyi bıraktım.
Aradan alı yedi yıl geçti, Cumhurbaşkanımız 20205’i aile yılı ilan etti, LGBT sapkınlığına karşı
devletimiz ciddi önlemler almaya başladı. Devir değişti, yeni AB başkanı Trump geçtiğimiz gün There
are only two genders,men and women. That’s all diye bağıra bağıra konuştu. Yani şöyle diyor
Sadece iki cinsiyet vardır, erkek ve kadın. Hepsi bu kadar
Devir değişti ama insanlar değişmedi. Aile yapımıza karşı saldırılar git gide artmakta. Bunların başında
da LGBT geliyor. Bu saldırılar hem açıkça yapılıyor, hem de toplumun gelişmesi aile kurumunu yok
edecek yönde ilerliyor. Bu gidişin ilk sonuçları alınmaya başladı bile, Avrupa’nın bir kısım ülkelerinde
nüfus azalmaları görülmeye başlandı. Türkiye de aynı sona doğru hızla ilerliyor.
Matematik bize gösteriyor ki bir ülkede nüfusun sabit kalması için eşlerin en az 2,1 çocuk yapması
gerekiyor. Aslında erkek ve kadın çift, yerlerine iki çocuk koysalar olur ama bu küsurat çocuk sahibi
olamadan genç yaşta ölen insanlar düşünülerek 0,1 olarak hesaplanmış. Türkiye’de ise bu sayı 1,88 e
düşmüş. Yani bu da demek oluyor ki nüfusumuz yavaş yavaş eksilmeye doğru gidiyor. Bir süre sonra
bu eksilme başlayacak ve böyle giderse bu topraklar üzerinde hiç insan kalmayıncaya kadar devam
edecek.
İnsanları çocuk yapmaktan alıkoyan nedenlerin başında da aile kurumunun yok olması geliyor. Aile ve
aile içi ilişkiler dengesi bozulunca gençler için evlenmek, çocuk sahibi olmak bir yük haline geliyor.
Canlıların en doğal iç güdüsü olan türünü devam ettirme içgüdüsü toplumsal yapının zorlamasıyla
ortadan kalkıyor. Böylece çocuk yapma isteği kayboluyor.
Buna neden olan iki etken var; bunlardan birincisi dış etkenler. Başta da LGBT sapkınlığı geliyor. Bir
psikolojik hastalık olan eşcinselliği kutsayarak ve bunu teşvik ederek insanların çocuk yapma isteği
köreltiliyor. Bu davranış biçiminin bir sosyal tercih olduğu ve kişi özgürlükleri kapsamına girdiği yalanı
sürekli pompalanıyor. Çoğu devlet demokrat görünme çabası altında bu rezalete ses çıkarmıyor. Ama
Putin gibi, Trump gibi, Erdoğan gibi cesur önderler bu salgına karşı önlem alabiliyor.
İkinci etken ise ekonomik gelişme. Kapitalizm insanlığı köleleştirmiş durumda. Piyasaya sürekli yeni
ürünler çıkarılıp insanlar bunları satın almaya teşvik ediliyor. Böylece pazar hep açık kalıyor. Akşama
kadar çalışan insan kazandığı parayı çoğu gereksiz olan bu ürünlere yatırmayı bir görev olarak kabul
ediyor. Bunların en basit örneği son model cep telefonu. Gençler en son çıkan modele sahip
olabilmek için yarışa giriyorlar. Anne babalarının cüzdanına saldırıyorlar. Ebeveynler de çocuklarını
kırmamak için bu isteklere karşı çıkamıyor. Para bir telefona yetiyor, ama eskisi gibi beş altı çocuk,
hepsi de ben telefon isterim diye tuttursa iş kötü.
İşte o zaman anne babalar çocuk yapmaktan çekinir oluyorlar. Çocuğun bir orduyu doyurmaya
yetecek kadar gereksiz masrafını düşünürsek haksız da değiller. Burada bir de insan hakları denilen
Batı icadı kölelik düzeni ortaya çıkıyor. Çocuğa bir şey söylemek yasak, bir fiske vursan Almanya’da
çocuğunu elinden alıp devlet korumasına veriyorlar. Orada da çocuk LGBT’li olarak eğitiliyor.
Birçok kadın da çağdaş, özgür olmak tutkusuyla dışarıda çalışmaya başlayıp ev işlerini küçümsüyor,
bunları eski düzenin uzantısı bir kölelik olarak görüyor. Örneğin evde yemek pişirip, bulaşık yıkayıp,
akşam kocası eve geldiği zaman sofrayı kurup servis yapmak ağırına gidiyor. Ama aynı zamanı bir
lokantada gün boyu başkalarına yemek servisi yaparak geçirmek ona çağdaşlık, modernlik gibi geliyor;
bunu yapmaktan sıkıntı duymuyor. Fethiye’ye her indiğimde bakıyorum sokak kenarları restoran,
kafe masalarıyla dolmuş, insanlar evde yemek yemeyi unutacak neredeyse.
İşte bütün bunların sonucunda çocuk yapmak gerçekten zor, masraflı ve yorucu bir iş haline geliyor.
Gençler çocuk yapmadan ihtiyarlamayı daha uygun görüyorlar. Allah sonumuzu hayır etsin.