İstanbul’da Deprem Oldu
23 Nisan Çarşamba günü İstanbuldaydım. Öğle vakti bir ara evdeki kütüphane vitrinini tutarken birden elimdeki mobilya sallanmaya başladı. Ne oluyor derken depremle karşılaştığımızın farkına vardım. Yandaki duvara tutundum, bir süre bekledim.
Deprem kısa sürdü, hızlı bir sallantıdan sonra hemen yavaşlayarak kesildi. Bu sırada evdekiler aşırı bir tepki göstermeden sessizlik içinde bekledi. Ama sokak öyle değildi. Bağırtılar, çağırışlar artarak devam etti. Evlerde oturan herkesle birlikte biz de sokağa çıktık. Sağa sola baktım, görünür bir hasar yoktu. Bazıları telefonlarına sarılmış bilgi almaya çalışıyordu.
Neyse, Silivri merkezli deprem İstanbul ve çevresinde bir yıkıma neden olmamıştı. Ama insanların davranışlarını bir anda değiştirmişti. Öncelikle kadınların çığlıkları, deprem on beş saniye sürdü ama çığlıklar birkaç dakika susmadı. Haberleri açtım, bir görüntü dikkatimi çekti. Adamın biri bir binanın üçüncü katından atlayıp yol kenarında park etmiş bir otomobilin üzerine düştü. Öğrendiğimize göre az hasarla kurtulmuş. Hastane kayıtlarına göre bir yıkıntı olmadığı için bu nedenle yaralanıp ölen bir insan yokmuş Ama bu arada tam 151 kişi çeşitli yaralanmalar sonucu hastanelere başvumuş. Bunlar deprem anında heyecana kapılarak camdan, balkondan sokağa atlayanlardan oluşuyormuş.
Başka bir görüntü ise yol ortasında duran bir metrobüsten geldi. Aracın kapıları açılıp insanlar birbirini iterek sokağa atladılar. Acaba depremde metrobüs de yıkılır diye mi korktular? Parklara baktım, insan doluydu. Kimisi çadırını kapmış gelmişti. Belki gece hava soğuyunca evlerine dönmüşlerdir, bilemem.
Deprem sonu en çok dikkatimi çeken şey sokaklardaki araç trafiği oldu . Olaydan yaklaşık on beş dakika sonra bütün trafik kilitlendi, her köşeden kuralsızca ortaya çıkan araçlar hareketi imkansız hale getirmişti. Bu kilidin çözülmesi saatler aldı. Duyduğumuza göre bir kısım vatandaşlar araçlarına binerek başka şehirlere gitmişlerdi.
Devlet görebildiğimiz kadarıyla görevini yaptı. Deprem sonrası heyecanın yatışması için okullar iki gün tatil edildi. Bunların dışında yapılacak fazla bir şey yoktu zaten.
Olaydan şu sonuçları çıkarabiliriz. Gerçekten büyük bir yıkım yaşanırsa İstanbul tam anlamıyla felç olur. Araçlar ve insanlar hareketsiz kalır. Zaten yetersiz olan trafik tümüyle durur. İnsanların korku nedeniyle yaptığı gereksiz davranışlardan ötürü hasar katlanarak artar. Bunun çözümü ise deprem eğitiminden, daha doğrusu bireysel eğitimden geçer. Bize göre ruhsal bilinçlenme bu eğitimin temel taşı olmalıdır.
Bir örnek verelim. Camiye gidip saf tuttuğumuzda hoca şöyle seslenir “Ey cemaat, safları sık ve düzgün tutalım. Herkes anında ip gibi dizilir, boşlukları doldurur. Biz bunun eğitimini aldık mı? Hayır. Ama komutu duyduğumuzda hemen gerekeni yapıyoruz. İşte manevi eğitim dediğimiz budur. Aynı duyarlılığı bir deprem anında toplum olarak gösterebilsek sanıyorum olası bir depremde kayıplarımız çok daha az olacakır.