Geçtiğimiz hafta Maliye Bakanlığı tarafından yapılan bir öneri tüm Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Buna göre
kredi kartı limitleri 100 bin liranın üstünde olan vatandaşlardan her yıl 750 lira savunma sanayi destek
fonuna kesinti yapılacaktı. Çok vatandaş bunu sessizce onayladı. Bazıları bunu açıkça savundular ve
yerinde bir karar olduğunu belirttiler. Malum kesim ise her şeye olduğu gibi buna da karşı çıktı.
Muhaliflerin bu karşı çıkışını bir ölçüde anlayabiliriz. çünkü onlar hükümetin aldığı her karara içeriğine
bakmaksızın tepki veriyorlar. Dört bir yanımızın düşmanla çevrili olduğu, savunma sanayinin her
zamankinden çok gelişmeye ihtiyacı olduğu bu ortamda bile karşı çıkmaları doğal karşılanmalı. Ama
bu arada sayıları azımsanmayacak bir kesim bankalara giderek limitlerini 99 bin liraya düşürüp bu
yükümlülükten kurtulma yarışına girdiler, hatta bu yolda kampanyalar bile düzenlemeye çalıştılar.
Bizi asıl şaşırtan ise iktidar yanlısı olarak tanıdığımız bir kısım insanın da bu kesintiye karşı çıkmasıydı.
Onlara bunun nedenini sorduğumuzda muhalefetin klasik söylemleriyle cevap verdiler. Emekliye az
para verildiği, iktidara yakın bazı iş adamlarının hiç vergi ödemediği, hükümette israfın alıp yürüdüğü
gibi klasik söylemleri tekrarladılar.
Bu vergiye karşı oluşan muhalefet kısa zamanda büyük ölçüde arttı. Sonunda hükümet bu konuda
geri adım attı ve kesinti talebini kanun teklifinden çıkardı. Konu bazıları için bitmiş sayılabilir ama
bizim için henüz bitmedi.
Biz geçmiş yıla bir bakalım dedik. O yılın temmuz ayında hükümet akaryakıttan alınan ÖTV'ni yüzde
yüz oranında artırmış. Yaklaşık 2 lira olan vergi 5 liraya çıkmış. O tarihteki medyayı inceledim. Bir
kısım eleştiriler olmuş ama konu hemen kapanmış. Üstelik çıkan kararnameye göre ÖTV her yıl aynı
tarihte ÜFE oranında artacakmış. Yani bu yıl da haberimiz olmadan bir zam daha yemişiz. Merak
ettim, hemen hemen tüm vatandaşları ilgilendiren ve genel bütçeye katkı sunacak olan bir vergi
neden tepki çekmiyor da silahlı kuvvetlerimize katkı yapacak bir vergi herkesi ayağı kaldırıyor diye.
Üstelik vergi 100 bin lira limiti olanlardan alınacak. Demek ki bu kart sahiplerinin aylık geliri 100 bin
lira ve üstünde. Bu da onların oldukça iyi bir gelire sahip olduklarını gösteriyor. Dar gelirliden alınan
bir vergi değil bu.
Biraz düşündükten sonra Osmanlı toplum yapısı gözümün önüne geldi. Osmanlı Devleti yıllar boyu
ticareti yabancıların eline bıraktı. Ticaret yapıp, sermaye sahibi olup bir yatırım yapmak ve bundan
para kazanmak Müslüman olmayanların işiydi. O günlerin inancına göre gelir devletten maaş ve ulufe
olarak gelmeliydi. Devlet verir, halk da buna şükür ederdi. Bu alışkanlık İttihat ve Terakkinin ve
devamı olan CHP'nin iktidarında da sürdü. Tek helal kazanç türü memur maaşı idi. Başka kazançlar
hırsızlık, yolsuzluk sayılır oldu. Birisi biraz çalışıp zengin oldu mu onun mutlaka devleti dolandırdığı
veya bir kısım yolsuzluklara karıştığına inanılırdı. Bu alışkanlık ne yazık ki günümüze kadar sürdü.
Devlete iş yapan ve zengin olan iş adamları beşli çete , hırsız çetesi diye anıldı. Birisi biraz lüks hayat
sürmeye başladı mı mutlaka devleti soyan bir hırsızdı.
İşte bu anlayışla yaşayan toplumumuzun devletin aldığı veya alacağı vergilere de karşı çıkması olağan
karşılanmalı. Onların inancına göre devletin gelirleri vergi vermeyen, devletten çeşitli ayrıcalıklar
sağlayan bir kesim tarafından yağma ediliyor. Halbuki bu gelirler azar azar da olsa tüm vatandaşlar
arasında pay edilseydi ne güzel olurdu.
Bu konuda Fethiye'den de bir çarpıcı örnek verelim. Bundan on beş, yirmi yıl öncesine kadar eski
Fethiye'de her nasılsa zengin olmuş kişilerin hakkında şöyle bir inanış vardı. 'Adam Amintas'ın
mezarını kazmış, orada küp içinde altın bulup zengin olmuş'. Amintas'ın mezarındaki altınların zengin
olan herkese yetmeyeceği anlaşıldığında bu sefer tüm Likya mezarları kazı hedefi oldu. Hatta kazmayı,
küreği alıp kazıla kazıla köstebek yuvasına dönmüş mezarları tekrar kazmaya giden bir çok insan
tanırız. Şimdi baktılar mezarlar tükendi, dışarıdan çok yabancı geliyor, konuyu değiştirdiler. 'Bu
adamlar mutlaka kara para aklıyordur', 'Baksana adamın haline, mutlaka uyuşturucu işindedir
Bu adam aklı başında bir iş yapıp, namusuyla para kazanmış diyeni duymadık hiç.
İnsanların zenginlere bakış açısı böyle gittiği sürece, devletin aldığı bütün vergilerin zenginleri daha da
zengin etmek için kullanıldığı inancı bitmeyecek, vatandaş vergi vermekten kaçacaktır. Bu böyle
biline.