İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer 9 Eylül İzmir'in Kurtuluş günü yaptığı konuşmada sanki o gün Yunanlılardan kurtulduğumuz gün değil de Padişahtan ve Osmanlıdan kurtulduğumuz günmüş gibi padişahları karalayan bir açıklama yaptı. Bir kısım vatandaşımız dışında milletimizin çoğunun tepkisini çeken bu konuşma karşısında hiç şaşırmadım. Bu konuşma Tanzimat'tan beri milletimizin beynine kazınmaya çalışılan "bizden adam olmaz", "Osmanlı Müslüman olduğu için geri kaldı", "Avrupalılar gibi yer, içer, giyinirsek onlar gibi sağlıklı, güçlü ve zengin oluruz" benzeri safsataların bir siyasetçi ağzından dışa vurumu olarak değerlendirilmelidir. Ne yazık ki Cumhuriyeti kuran akıl da bu yolda gitmiş ve içinde Osmanlı ve İslam tarihi bulunmayan, Orta Asya ile bağlantısı olmayan bir tarih ve Türklük anlayışı içine girmiş ve uzun yıllar kendi özüne yabancı, kökü ve aslı belli olmayan bir yapay nesil yetiştirilmiştir. İşte Soyer de bu eğitim anlayışının bir ürünü olarak karşımızda durmaktadır.
Unutmayalım ki CHP'nin kuruluş günü de ilk kurultayının yapıldığı 9 Eylül 1923 tarihindedir. Yani Soyer aynı anda hem İzmir'in kurtuluşunu, hem de CHP'nin kuruluşunu kutlamıştır. Yine unutmayalım, CHP tek parti olarak kurulmuş bir devlet partisidir. Bütün millet onun gösterdiği yolda yürümek zorundadır. Ancak millet CHP'nin yolunu bir türlü benimsememiş, kendi tarihinden, geleneklerinden ve dininden koparılmayı hazmedememiştir. CHP tarafından kendine dayatılan yapmaca Türklüğü de kabullenememiştir. Devlet partisi ancak milletin çoğunluğu tarafından kabul görürse yaşamını sürdürür. Aksi takdirde yeni siyasi oluşumlar ortaya çıkar ve siyasi sürtüşmeler başlar. Nitekim II Dünya Savaşı ertesinde ABD'nin zoruyla da olsa çok partili rejime geçilmiş ve yapılan ilk hilesiz seçimde CHP iktidardan düşmüştür. O tarihten beri Ecevit'in farklı bir anlayışla yönettiği CHP dışında bir türlü oy oranını % 25 lerden yukarı çıkaramamıştır. CHP'nin bir devlet partisi olmasının en güzel kanıtlarından biri de İsmet Paşa'nın 1960larda söylediği bir sözdür. İnönü bir konuşmasında şöyle demiştir "Cumhuriyet Halk Partisine karşı olmak Cumhuriyete karşı olmaktır".
Cumhuriyetin ilk kuruluş yılında yapılan İzmir İktisat Kongresinde doğru bir karar alınmış ve özel teşebbüs eliyle kalkınma yolu seçilmiştir. Fakat o sıralarda vatandaşın elinde yeterli sermaye birikimi olmadığından zorunlu olarak devletçiliğe başvurulmuş ve birçok devlet fabrikası kurulmuştur. Aynı zamanda devlete yakın bir kısım eşraf çeşitli yollarla devlet eliyle zengin edilmiş ve bir çeşit sermaye sınıfının oluşması sağlanmıştır. Örneğin 1940 lı yıllarda Varlık Vergisi ve 1955 yılında 6-7 Eylül olaylarıyla Gayrı Müslim vatandaşlarımızın ellerindeki birikimleri ucuz fiyata elden çıkarmaları sağlanmış ve bu servet yerli burjuvazinin eline geçmiştir.
İşte CHP'nin ana ekseni kendi güdümündeki bürokrasi ve onunla işbirliği içindeki çalışmadan, üretmeden, alıp satmadan zengin olan sözde burjuvazidir. Bu sınıf zamanla gelişen üretim güçlerinin baskısı sonucunda yavaş yavaş egemenliğini kaybetmiş ve CHP bir devlet partisi olma özelliğini yitirmiştir.
Biz CHP yanlılarının son günlerdeki hırçınlığını bir daha gelmeyeceğini bildikleri güzel günlere olan özlemlerine bağlıyoruz. Kutlamalarda 10. Yıl Marşı'nın önde gelmesi eskiye özlemin ilginç bir örneğidir. Evet Cumhuriyet kurulduktan sonra geçe 10 yıl içinde önemli başarılar kaydetmiş, devletimiz derlenip, toparlanmıştır. Ama CHP lilerin anımsadıkları Türk tarihi 1933'te son bulmaktadır. Ondan sonrası karanlık bir geçmiştir. Şu günlerde sosyal medyada eski İstanbul fotoğraflarını yayınlayan siteler vardır. Burada 1930 lu, 40 lı yıllarda çekilmiş İstanbul fotoğraflarının altına yapılan yorumlara baktığımızda "İstanbul'un güzel günleri", "İstanbul Anadolu'dan gelenlerin işgaline uğramadan önce", "Nezih insanlar, hepsi de kravatlı" gibi deyişler görmekteyiz. Bu yorumcuların profillerine baktığımızda çoğunlukla bir Atatürk resmi ve CHP'yi öven yazılar görmekteyiz. Bu nasıl bir milliyetçilik anlayışıdır ki kendi vatandaşlarını "işgalci" olarak nitelemekte, insanlara zorla şapka giydirilip kravat takdırıldığı günlere özlem duymaktadır.
CHP bu haliyle her geçen gün içine kapanmakta, adeta şizofren bir yapı haline dönüşmektedir. CHP'li siyasilerin geleceğe dair hiçbir projesi, hiçbir önerisi bulunmamakta, tek söylemleri Erdoğan gitsin üzerinde yoğunlaşmaktadır. Böyle giderse bu partinin tarihin karanlıkları içinde kaybolacağı günler pek uzak olmayacaktır.