Babadağ'ın Babası
Unutmadan söyleyelim, biz odalar yasasına şimdiki haliyle karşıyız. Mühendisler ve tabipler olsun,
esnaf, ticaret ve ziraat iş kollarında olsun zorunlu üyelik uygulaması demokrasiye olduğu kadar söz
konusu meslek gruplarının çıkarlarına da aykırıdır.
Yasalarımıza göre bu kuruluşlar kamu kuruluşu niteliğinde olduğu için tarafsız olmak zorundadırlar.
Tüm meslek mensuplarını aynı çatı altında toplayınca bunun başka türlü olması da düşünülemez. Ama
eşyanın tabiatına aykırı olan bu özellik hiçbir zaman gerçekleşemez. Bu kurumlar ya bir siyasi kliğin, ya
da bir ekonomik çıkar grubunun denetimi altına girerler. Oda seçimlerinde listeler çarpışır, mühendis
odalarında seçime katılan gruplar açıkça siyasi kimliklerini beyan ederler, ticaret, esnaf ve ziraat
odalarında üye sayısı daha fazla, seçim yöntemleri biraz daha değişik olduğu için bu farklılık pek fazla
açığa vurulmaz, ancak uygulamada kendini belli eder. Hal böyle olunca odalar üyelerinden zorunlu
aidat toplayan ve bu aidatları üyelerinin bir kısmının isteği dışında yerlere harcayan kuruluşlar
olmaktan öte gidemez. Odaların bir hizmeti daha vardır ki onu görmezden gelemeyiz. Devlet adına
gönüllü kayıt tutarlar. Nerede bir kaçak iş sahibi varsa onun peşini kovalayarak devletin vergi
listesinde yer almasını sağlarlar.
Herkesi zorla aynı çatı altında toplamak eşyanın tabiatına aykırıdır demiştik. Örneğin tüccar ve
sanayici camiasında ülkemizde iki temel akım çarpışmaktadır. Bunların bir tanesi yabancı ülkelerden
ithalat yaparak yerli, pazara satan veya yabancı şirketler adına yurt içinde üretim yapan bir ekiptir.
Bunlar yaklaşık iki yüz yıldır ekonomimizin temel hareket gücü olmuşlardır. Bunlara oranla yeni yeni
oluşmaya başlayan, hem kültürel, hem de yapısal bakımdan farklı bir Anadolu sermayesi yerli üretim,
yerli bilgi üretimi açısından öne çıkmaktadır. Bunların en çarpıcı örneklerinden biri de savunma
sanayimizde olan gelişmedir. Bu iki grubun aynı çatı altında ortak çıkarları savunması mümkün
değildir, çünkü çıkarlar farklıdır. Zaten her iki grup da kendi söylemlerini daha rahat ortaya
koyabilmek için farklı sivil toplum kuruluşları çatısı altında örgütlenmişler, odalar birliği üyeliklerini
ayrıca muhafaza etmişlerdir.
Sıkıntı mühendis ve tabip odalarında daha belirgin olarak görülmekte, bir kısım odalar açıkça terör
örgütü PKK destekçiliğini yapmakta, sürekli grev ve direnişlerle halkı rahatsız etmekte, hizmet
almasını zorlaştırmaktadır. Ama aynı odalar kayıt zorunluluğu olduğu için bu odalara aidat
ödemektedir. Toplanan aidatlar ise LGBTI ve terör örgütlerinin savunmasında kullanılmaktadır.
Hal böyle olunca oda yönetimine talip olmak ve bunu tüm üyelere ortak hizmet edebilecek biçimde
yürütmek oldukça zorlaşmaktadır. Ya elini taşın altına koyup muhalefetin saldırılarına karşı bir iş
yapmak, ya da hiçbir iş yapmayıp gününü gün etmek seçenekleri arasında bir seçim yapmak
zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Eski Fethiye Ticaret Odası Başkanı Akif Arıcanı seçildiği günden beri tanımıştık. Projelerini biz basına
tanıtmak için yoğun çaba gösterir biz de elimizden geldiği kadar bunları kamuoyu ile paylaşırdık. Hiç
unutmam bir zamanlar Egedeki Yunan Adalarına kendisinin bayi olduğu seramik yapı malzemesini
satmak için bir girişimde bulunmuştu. Bilmem şimdi o iş devam ediyor mu? Sonra Babadağa teleferik
kuracağım dedi, kurdu, çalışıyor. Ben kendisiyle şakalaşmıştım, Akdağa ne zaman çıkıyorsun diye
sormuştum, güldü, ona da sıra gelecek demişti. Ama görev süresi yetmedi, başka bir üye seçimi
kazandı.
Yeni başkanın ismi bir kaç yıl boyunca gündemde olmadı. Biz de bu ismi bir türlü belleğimize
kazıyamadık. Üç yıl süreyle bu böyle devam etti. Fethiye Ticaret Odası var mı yok mu unutmuştuk.
Sonra bir gün bir haber düştü ortaya, Ticaret Odası Başkanı Osman Çıralı Babadağ teleferiğini işleten
Kırtur şirketi ile ihtilafa düşmüş. Biz tartışmanın özünü bilmediğimizden yorum yapacak değiliz, ancak
olaylara dışarıdan tanık olan bir Fethiyeli olarak teleferik işletmecisiyle onun sahibi sayılan Oda
yönetimi arasında bir aykırılık olmasını üzücü buluyoruz.
Daha sonra bir haber, Sayın Çıralı Ben Babadağın babasıyım" dedi. Tamam kafiyesi güzel oturmuş
ama acaba ne anlama geliyor bu? Şimdiye kadar belki biz duymadık, bir açıklama bekliyoruz
kendisinden.
Şimdi kongre süreci yaklaştı. Osman Çıralı ismini sıkça duymaya başladık. Bekledik ki Osman Bey
birçok projeyle hemen hergün gündemde olan karşısındaki aday Günay Özütokun karşısına çıksın ve
kendi projelerini açıklasın. Yok. Sadece geçmiş dönemin savunmasını yapıyor, yapılamayan işler
konusunda mazeret üretiyor. Bu arada akla gelen herkesi de suçluyor. Geçtiğimiz gün gazeteci
arkadaşım Orhan Okutan ile de bir tartışmaya girmiş. Yine yorum yapmayacağım, anlamadığım karışık
işlere burnumu sokmam. Ama şu da var bir sivil toplum örgütü yöneticisi basınla olan tartışmalarını
pek ulu orta yapmamalı, sonra tartışan adam diye adı çıkar.