Enflasyon, Latin kökenli bir sözcüktür. Şişkinlik, genişlik anlamına gelir. İktisat dilinde ise piyasada dolaşan para miktarının olması gerekenden fazla bulunması durumuna verilen isimdir. Halk arasındaki ismi ise pahalılıktır.
İktisat kuramına göre piyasadaki toplam para ile üretilen mal ve hizmetler toplamı arasında bir denge olması gerekir. Bunu da şöyle açıklayabiliriz: Toplam para miktarı mal ve hizmetler toplamına bölündüğünde ortaya çıkan rakam o mal ve hizmetlerin birim olarak değerini gösterir. Şayet para miktarı artar, bu arada mal ve hizmetler toplamı sabit kalırsa bu değer yükseleceğinden fiyatlar artar, yani enflasyon olur. Para miktarını azaltırsak fiyatlar düşer, yani ucuzluk olur.
Ucuzluğu sağlamanın bir başka yolu daha vardır, para miktarına hiç dokunmadığımız halde üretim ve istihdam artarsa yine malların değeri düşer ve enflasyon ortadan kalkar.
Batılı iktisatçılar genellikle birinci yolu tercih ederler. Çünkü bu yol kolay ve zahmetsizdir. Bir kararname ile piyasadaki parayı çekebilirsiniz. Öte yandan üretimi arttırmak hem zahmetli, hem de sonu belli olmayan bir süreçtir.
Piyasadaki parayı toplamanın en kolay yolu da faizleri arttırmaktır. Böyle bir durumda elinde yüklü para olan zenginler ve sanayiciler paralarını üretime yatırmak yerine tahvil ve kağıt alımına yatırırlar. Böylelikle kolay ve zahmetsiz kazanç elde etmiş olurlar. Ancak bu yöntem bir kısır döngüyü de birlikte getirir. Yatırımlar azalınca üretim azalır. Uzun vadede enflasyon yine tırmanmaya başlar. İşte yöneticiler tam bu sırada yeniden düğmeye basar, faizleri düşürür, parayı serbest bırakır, yatırımları hızlandırır. Batı ekonomileri bu yöntemle yetmiş yıldan beri iki ileri, bir geri yönetilmektedir.
Dünya ekonomisi üç yıldan beri bir sınavdan geçmektedir. 2019 yılının sonlarında Çin'den başlayarak tüm dünyaya yayılan Covid salgını bütün ülkelerde üretim faaliyetlerinin yavaşlamasına neden olmuştur. Üretimin azalmasıyla birlikte enflasyon da doğal olarak artmaya başlamıştır. Tam salgın bitti derken bu sefer de Rus-Ukrayna savaşı devreye girmiştir. Batılı ülkelerin Rusya'ya uyguladığı ambargolar ve bunun karşısında Rusya'nın doğal gazı keserek verdiği cevap Batı'da üretimin neredeyse yarıya yakın azalması sonucunu doğurmuş, enflasyon çift haneli rakamlara ulaşmıştır.
Batı hiç alışık olmadığı bu durum karşısında önce şaşkınlığa düşmüşse de daha sonra klasik yönteme baş vurmuş, önce ABD Merkez Bankası, daha sonra da AB Merkez Bankası faizleri artırmıştır. Bize göre bu davranış kendi ayağına kurşun sıkmaya benzer. Enflasyon tek tehlike olarak görülmüş, zaten kıt olan mal ve hizmetlerin bu karar sonrası daha da azalacağı ve halkın yoksulluğa düşeceği hiç hesaba katılmamıştır. Belki faiz lobisi sevinmiş ama Batılı halklar sıkıntıya düşmüştür.
Bütün bunlar cereyan ederken başta Türkiye olmak üzere, önce kararsız kalsalar da Çin ve Rusya Batı'nın tam tersi yolu seçmiş faizleri artırmak yerine düşürmek yolunu seçmiştir. Ayrıca bu ülkeler salgın sırasında ekonomilerinin yavaşlamasına fırsat tanımadıkları için üretimlerinde önemli bir aksama olmamıştır. Türkiye'nin son yedi sekiz aylık üretim ve ihracat rakamlarına baktığımızda her ikisinde de sürekli artışlar görülmektedir. Medya personel aranıyor ilanlarıyla dolup taşmaktadır. Fabrikalar birbiri ardına faaliyete başlamaktadır.
Üretimdeki bu artışın sonuçları yavaş yavaş alınmakta, fiyat artışları hızını kesmektedir. Ancak Türkiye'deki enflasyonun bir başka nedeni de enerji konusunda dışa bağımlı olmamızdır. Petrol, doğal gaz ve kömür ihtiyacımızın yarıdan fazlası ithal edilmekte, bunlar da dolara bağlı olduğu için doların artışı ile birlikte zam görmekte ve enflasyonu artırmaktadır. Ayrıca bir kısım zengin iş adamı ellerindeki Türk lirasını yatırıma yöneltmek yerine dolar alıp kolay para kazanma yolunu seçmişlerdir. Bu şekilde yatırımlarda az bile olsa bir aksama olmuştur.
Esas sorun enerjide yatmaktadır. Doları bir ölçüde hayatımızdan çıkarsak da enerji konusunda karşımıza çıkmaya deva edecektir. Bu nedenle her konudaki enerji yatırımlarımızı, başta Karadeniz doğal gazı ve Akkuyu Nükleer santrali olmak üzere en kısa zamanda tamamlamak zorundayız. Batı ve içimizdeki muhalefet kılıklı ajanları bu yatırımları engellemek için her yola baş vurmuş ve vuracaktır. Özellikle büyük yatırımları geciktirmek için hukuksal sorunlar ortaya çıkaracaktır. Milas gibi yörelerde ise mevcut kömür santrallerinin devreden alınması için yoğun kampanyalar yürütmekte ve vatandaşı kışkırtmaya çalışmaktadır.
Devletimiz enerjide dışa bağımlılığı sonlandıracak bu yatırımların bir an önce tamamlanması ve mevcutların korunması için her türlü önlemi almalı ve hiçbir şeyden çekinmemelidir. En geç bir yıl içinde tamamlanması beklenen bu yatırımlar meyvesini verdiğinde enflasyon ister istemez büyük ölçüde düşecektir.