Önceki şöyle bir Fethiye caddelerini dolaşayım dedim. Hava güzel, az bulutlu, az güneşli. Tam gezinti havası. Baktım caddeler bir başka şenlenmiş. Hemen hemen bütün elektrik direkleri partilerin aday adaylarının bayrakları ile süslenmiş. Başta Ak Partili aday adayları, arkasından CHP geliyor. Diğer partilerinkini göremedim, belki dikkat etmemişimdir, bilmem.
Aralarında tanıdıklarım var, partilerine uzun yıllardır hizmet etmekte olan kişiler. Bir de başkanlıkta şansımızı deneyelim demişler. Hayırlı olsun. Bazılarının ismini ilk defa duymaktayım, onlar da Fethiye'ye başkan olabilmek için yola çıkmışlar. Onlara da hayırlı olsun.
İnterneti açtım, yine aynı siyasiler, etrafa gülücükler dağıtıyorlar. Kişiye göre yöntem değişiyor. Bir kısmı katıldıkları düğün, cenaze gibi toplantılarda çekildikleri resimleri koymuşlar. Bazları ise vatandaşlarla birlikte çekildikleri resimleri paylaşmışlar. Bir kısmı Fethiye manzarası önünde kendi resmini yapıştırmış, seçilirsem şöyle yapacağım diyor. Cevapları da hemen yapıştırmışlar: "Ağam başkanlık sana yakışır".
Takvime baktım, seçime dört aya yakın bir süre var. Acaba bu heyecan niye? Bunlar aday adayı iken böyle hızlı çalışırlarsa, aday oldukları zaman bunların hızına yetişilmez dedim. Sonra düşündüm; ya bunlar yorulur da, seçimi nasıl olsa ben kazanacağım deyip bir köşeye çekilip otururlarsa diye.
Bize göre bu aday adayı yarışında böyle heyecanlı olmanın pek anlamı yok. Ak Partiye bakarsak aday belirleme süreci şöyle çalışıyor. Önce yöneticiler ve mahalle temsilcilerinin katıldığı bir temayül yoklaması yapılıyor. Daha sonra il ve ilçe yöneticilerinin görüşü alınıyor. Bu arada Genel Merkez farklı bir yöntemle tüm seçmene hitap eden bir anket yaptırıyor. Bu bilgiler genel merkezdeki bir kurulda toplanıp değerlendiriliyor. Çıkan sonuç Erdoğan'ın onayına sunuluyor. Erdoğan son noktayı koyuyor.
Temayül yoklaması yapıldı, olan oldu. İl ve ilçe yöneticilerinin aday adaylarının direklere astığı resim sayısına bakarak bir değerlendirme yapacaklarını hiç sanmıyorum. Siyasetten uzak vatandaş belki bu gibi çalışmalardan etkilenir, çok piyasada görünen adayı tercih eder. Ama Fethiye gibi herkesin birbirini az çok tanıdığı bir yerde bunun etkili olacağını sanmıyorum. Üstelik Genel Merkez'in yaptıracağı anket sıradan bir yöntemle yapılmıyor. Seçmendeki bu gibi yapay etkileri de göz önüne alacaktır sanırım. O halde bu masraf, bu telaş neden?
CHP'de ise durum biraz daha farklı. Adayların nasıl belirleneceği henüz kararlaştırılmamış. Bildiğimiz kadarıyla çoğu aday adayı tüm üyelerin katılacağı bir seçimle bu işin yapılmasını istiyorlar. Yine aynı soru karşımıza çıkıyor, CHP Genel Merkezi olsun, CHP örgütü olsun bu kadar bilinçsiz mi ki direklerdeki resimlere bakıp aday tercihi yapsınlar.
İşin bir de örgüt bütünlüğünü ilgilendiren boyutu var. Vaktiyle bütün adaylar ön seçimle belirlenirdi. Ön seçime ise delegeler katılırdı. Parası bol olan aday adayı bir süre bütün delegelere ziyafetler verir, onları kendi tarafına çekmeye çalışırdı. Sonunda istediği olurdu. Delegelere en çok kavurma ısmarlayan aday adayı ön seçimi kazanırdı. Tabi bazı partilerde ön seçimlerde sandalyeler havada uçuşur, taraftarlar birbirine girerdi. Hiç kavga olmasa bile aday adaylarının çevrelerinde topladığı taraftarlar parti içinde bir bölünmenin fitilini ateşler,bu da seçimlerde karşı parti ile yapılacak savaşı etkilerdi. Bir kısım taraftar ise desteklediği aday adayı seçilemediği için siyasetten soğur, uzaklaşırdı.
İşte bütün bu sıkıntıların önüne geçmek, örgüt bütünlüğünü tehlikeye atmamak için başta Ak Parti bu delege işini yavaş yavaş ortadan kaldırdı. Aday adayları arasında teşkilata yönelik bir seçim yarışı sınırlandığı için kamplaşma tehlikesi de azaldı. Chp'de ise Genel Merkezin benzer yaklaşımları henüz parti tabanında onay görmemiş gözüküyor.
Ama bir de bakıyoruz ki tehlike ortadan kalkmış gibi gözükürken daha da büyüme eğiliminde. Eskiden yalnız delegeler arasında oluşabilecek seçim atmosferi, direklerdeki resimler sayesinde partili, partisiz tüm seçmene yayılacak gibi. Neye yarar bilinmez.