Ulûl'elbab, kelime anlamı itibarıyla "öz sahipleri", "akl-ı selim sahipleri" veya "derin anlayışa sahip olanlar" demektir. Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette zikredilen bu kavram, özellikle Al-i İmran Suresi'nin 191. ayet-i kerimesinde açıkça tanımlanır:
"O (Ulûl'elbab) ki; ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. (Ve derler ki): 'Ey Rabbimiz! Sen, bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Seni tesbih (tenzih) ederiz. Bizi, ateşin azabından koru.'" (Âli İmrân 3:191)
Bu ayet, Ulûl'elbab'ın temel vasfını, yani daimî zikir halini vurgular. Onlar, hayatın her anında, her pozisyonda Allah ile birlikte olmayı başarırlar. Bu sürekli Allah'ı anma hali, sadece dilde değil, kalpte ve tüm benlikte hissedilen derin bir teslimiyettir.
Ulûl'elbab ve Takva İlişkisi
Ulûl'elbab olmanın anahtarı, takvanın zirvesine ulaşmaktır. Ayette belirtilen "ayaktayken de otururken de yan üstü yatarken de hep Allah'ı zikretmek suretiyle Allah'ın katında takva sahibi olmak", fizik vücudun tesliminden sonraki nefsin teslimini ifade eder. Bu, takvanın ileri bir kademesidir. Yani kişi, sadece haramlardan kaçınmakla kalmaz, aynı zamanda nefsini terbiye ederek Allah'a tam bir teslimiyetle bağlanır. Bu nefis terbiyesi, ruhani gelişimin temelini oluşturur.
Sahâbe ve Ulûl'elbab Makamı
Peki, bütün sahâbe Ulûl'elbab olmuş mudur? Zumer Suresi'nin 18. ayet-i kerimesi bu konuda önemli bir ipucu sunar: "Sözü dinleyip de en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayet ettikleridir ve işte onlar Ulûl’elbabdır." Bu ayet, sahâbenin büyük bir kısmının Ulûl'elbab makamına ulaştığını düşündürür. Onlar, Peygamber Efendimiz'in (SAV) rehberliğinde sözü dinleyip en güzeline uymakla, yani ilahi buyruklara eksiksiz itaat etmekle bu mertebeye erişmişlerdir.
Ulûl'elbab Olmak İçin Adımlar
Ulûl'elbab olmak, her Müslüman'ın ulaşabileceği yüksek bir manevi hedeftir. Bu hedefe ulaşmak için atılacak adımlar şunlardır:
* Daimî Zikir: Kalbi ve dili sürekli Allah'ı anmaya alıştırmak. Sabah zikirleri, akşam zikirleri ve gün içindeki her fırsatta tesbihat yapmak bu yolda önemlidir.
* Tefekkür: Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde derinlemesine düşünmek, Allah'ın kudretini ve sanatını anlamaya çalışmak. Kâinatın sırlarını çözmeye çalışmak, ilimle tefekkürü birleştirmek gerekir.
* Nefis Terbiyesi: Nefsin arzu ve isteklerini kontrol altına almak, kötü ahlaktan arınmak ve güzel ahlakı benimsemek. Tasavvuf eğitimi ve bir mürşid-i kâmilin rehberliği bu süreçte faydalı olabilir.
* İtaat ve Teslimiyet: Allah'ın emirlerine ve Peygamber Efendimiz'in (SAV) sünnetine tam bir teslimiyetle uymak. Bu, şeriatın hükümlerine riayet etmekle başlar.
Bu adımlar, bireyin kalp gözünü açmasına, ilahi aşka ulaşmasına ve nihayetinde Ulûl'elbab makamına yükselmesine yardımcı olacaktır. Unutmayalım ki, bu bir süreçtir ve sabır, azim ve sürekli çaba gerektirir.
Ulûl'elbab makamı, sadece dünyevi bilgilerin ötesinde, kalbi bir idrakle Allah'a yönelmenin ve O'nunla sürekli bir bağ içinde olmanın sembolüdür. Bu makam, her müminin arayışında olması gereken bir manevi doruktur.