Elhamdülillah, İslam kültürünün önemli bir ifadesidir ve anlamı, “Bütün hamdler Allah'a mahsustur” şeklinde özetlenebilir. Bu ifade, Müslümanların yaşamlarında derin bir anlam taşımaktadır. Hamd, sadece rat gibi hoş şeylerin karşısında bir teşekkür değil, her durumu kabullenmek ve Allah’ı her halükarda yüceltmek anlamına gelir. Burada "hamd" kelimesi, başta verilen nimetler olmak üzere, her türlü olay karşısında Allah’a şükretmek ve O’nu övmek anlamına gelir. Nefes almak, rızık yeşimek, çocuk sahibi olmak gibi nimetler karşısında olduğu gibi, ölüm, kaza, işsizlik gibi musibetler karşısında da "Elhamdülillah" demek, bir Müslümanın sahip olduğu inancın ve teslimiyetin bir göstergesidir.
Hayatta olmak, elhamdülillah demenin en temel gerekçelerinden biridir. Hayatın her anında karşılaştığımız nimetler ve zorluklar, Allah’ın birer tecellisidir. Dolayısıyla, her durumda O’na yönelip hamd etmek, inanan biri için bir ilke olmalıdır. Bununla birlikte, elhamdülillah kelimesi, şükür anlamında da kullanılabilir. Ancak, iki kavram arasında önemli bir ayrım bulunmaktadır. Şükür, sadece belli bir nimet için teşekkür etme anlamına gelirken; hamd kelimesi, hem nimetlere hem de belalara karşı bir övgü ve kabullenişi ifade eder. Yani hamd, Allah'a duyulan derin bir sevgi ve takdir hissinin dışa vurumudur.
Elhamdülillah Demenin Faziletleri
Elhamdülillah demenin, dini metinlerde birçok fazileti belirtilmiştir. Özellikle, maddi veya manevi bir nimet elde edildiğinde, üç kez "Elhamdülillah" demenin getirdiği üç fayda olduğu ifade edilmiş; birincisi şükür yerine geçer, ikincisi sevap kazandırır, üçüncüsü de kişiyi günahlarından arındırır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim'de “Bana şükredin, nankörlük etmeyin” [Bakara 152] ayeti, Allah’ın nimetlerine karşı bir teşekkürün önemini vurgular. Hadislerde ise, "Beni anan şükretmiş, beni unutan nankörlük etmiş olur" [Hatib] ifadesi, Allah’ı unutmadan yaşamanın ne denli mühim olduğunu göstermektedir.
Peygamber Efendimiz (SAV), hamd eden insanları överek, "İnsanların en efdali, çok hamd edenlerdir" [Taberani] demiştir. Ayrıca, "Duanın en faziletlisi ‘Elhamdülillah’ demektir" [İbn-Mace] şeklindeki hadis, bu sözcüğün ne denli önemli bir dua şekli olduğunu açıkça ortaya koyar. Hatta, dine bağlı bir hayat yaşayan müminlere müjdelerle dolu olan hadisler yer almakta; “Yiyip içtiğinde Elhamdülillah diyeni, bu sözü sayesinde cennete koyarım” [İbn Asakir] denilerek, dua ve şükür arasındaki paralellik gözler önüne serilmektedir.
Aynı zamanda, İmam Gazali’nin, "Bir kimse, kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur" sözü, kulluğun ve verilen her türlü nimetin bilinçli bir şekilde takdir edilmesi gerektiğini belirtir. Buna ek olarak, "Bir nimet için, Elhamdülillah diyen, daha iyisine kavuşur" [T. Gafilin] sözü, hamdın bir tür niyet ve bekleyiş olduğunu gösterir; bu, insanın kalbinde arzularının ne kadar derin olduğunu bir kez daha hatırlatır.
Daha geniş bir perspektiften bakıldığında, “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a şükretmez” [Beyheki] sözü, toplumsal ilişkilerde de bir ibret taşımaktadır. Bu durum, hem ilahi boyutun hem de insani ilişkilerin keskin bir şekilde bir arada yürütülmesi gerektiğini ortaya koyar. Nimetlerin, ona karşı bir şükranla anılması gerekirken, bunun gizlenmesinin nankörlük olduğunu belirtir [Ebu Davud].
Sonuç
Elhamdülillah, yalnızca bir sözcük değil; aynı zamanda inancın, sevginin ve teslimiyetin bir nişanesidir. İslam’da hamd, yaşamın her anında gerçekleşen bir eylem ve düşünce biçimidir. Hayatın sunduğu her türlü nimet ve musibet karşısında, ruhumuzla, kalbimizle ve dilimizle Allah’a yönelmek elhamdülillah demekle mümkün kılınmaktadır. Bu ifadeyi bir yaşam felsefesi olarak benimsemek, insanın iç dünyasında derin bir huzur ve sükun getirmekte, aynı zamanda Allah ile olan ilişkisini güçlendirmektedir. Nihayetinde, her türlü durumda “Elhamdülillah” demek, sadece bir teşekkür değil, aynı zamanda bir bağlılığı, bir inancı ve bir sevinci dile getirmenin en güzel yoludur. Elhamdülillah…