Takva, Allah'a karşı derin bir sorumluluk bilinci taşımak, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak anlamına gelir. Ancak gerçek takva ehli olmak, sadece ibadetleri yerine getirmekle sınırlı değildir. Aynı zamanda tefekkür yani derinlemesine düşünme yeteneğine de sahip olmayı gerektirir. İslam dininde tefekkür, tıpkı namaz kılmak, oruç tutmak gibi önemli bir ibadet olarak kabul edilir. Peki, neden düşünmek bu kadar değerlidir ve takva ile tefekkür arasında nasıl bir bağ vardır?
Tefekkür: Kalbin Gıdası, Aklın Rehberi
Tefekkür, sadece boş bir düşünce hali değildir. O, günahları, yaratılmışların mükemmelliğini ve kişinin kendi varoluşunu sorgulamak, Allah'ın yarattığı her şeyden ibret almak demektir. Bu, bir yandan insanın acizliğini anlamasına yardımcı olurken, diğer yandan da Allah'ın sonsuz kudret ve ilmini idrak etmesine yol açar. Kur'an-ı Kerim'de takva sahipleri övülürken, onların sadece ibadet etmekle kalmayıp, aynı zamanda göklerin ve yerin yaratılışını inceden inceye düşündükleri vurgulanır. Ali İmran Suresi'nin 191. ayeti, bu durumu çok net bir şekilde ifade eder: "Onlar ayakta iken, otururken, yanları üstüne yatarken hep Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını inceden inceye düşünürler. 'Ey Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen [boş, manasız şeyler yaratmaktan] münezzehsin. Bizi Cehennem azabından koru' derler." Bu ayet, tefekkürün sadece dünyevi bir zihinsel faaliyet olmadığını, aynı zamanda ahiret bilinci ve Allah korkusu ile iç içe olduğunu gösterir.
Hadis-i Şeriflerde Tefekkürün Önemi
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve İslam büyükleri de tefekkürün kıymetini defalarca dile getirmişlerdir. Hadis-i şeriflerde buyrulduğu gibi: "Allah'ın azameti, Cennet ve Cehennem hakkında bir an tefekkür, bir geceyi ihya etmekten iyidir." (Ebuşşeyh) Bu söz, tefekkürün sıradan bir ibadetten çok daha derin bir etkiye sahip olduğunu ortaya koyar. İmam Gazali'nin "Tefekkür, ibadetin yarısıdır" sözü ise, düşünmenin ibadetler arasındaki merkezi konumunu vurgular. Hatta bazı rivayetlerde biraz tefekkürün, bir sene nafile ibadetten kıymetli olduğu belirtilir.
Peygamber Efendimiz'in, Ali İmran Suresi'nin 190. ayetini okuyup ağlaması ve "Bu ayeti okuyup da tefekkür etmeyene yazıklar olsun!" buyurması, tefekkürün müminin hayatındaki vazgeçilmez yerini gözler önüne serer. Zira göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardından gelişinde akıl sahipleri için nice ibret verici deliller vardır. Bu delilleri görmek ve anlamak, ancak derinlemesine düşünme ile mümkündür.
Takva ve Tefekkürün Kesişimi
Takva ehli olmak, sadece emirleri yerine getirmek değil, aynı zamanda o emirlerin ardındaki hikmeti kavramaktır. Bu hikmeti kavramak ise tefekkür ile gerçekleşir. Düşünen bir kalp, Allah'ın varlığını, birliğini, kudretini ve merhametini daha iyi idrak eder. Bu idrak, kişiyi daha samimi bir iman ve daha sağlam bir takvaya ulaştırır. Tefekkür, kalbin pasını siler, aklın önündeki perdeleri kaldırır ve insanı hakikate yaklaştırır. Bu nedenle, gerçek takva ehli, aynı zamanda tefekkür ehlidir; çünkü derinlemesine düşünmek, imanlarını güçlendiren ve onları Allah'a daha yakın kılan vazgeçilmez bir yoldur.
Siz de günlük hayatınızda tefekkür için zaman ayırıyormusunuz