Hayat yolculuğumuzda bizlere yoldaş olacak en kıymetli azık nedir? Kur'an-ı Kerim bu sorunun cevabını açıkça verir: Takva. "En hayırlı azık" olarak nitelendirilen takva, sadece bireysel bir dindarlık hali değil, aynı zamanda toplumsal hayatımızı da şekillendiren, adalet, eşitlik ve barış gibi temel erdemleri içinde barındıran kuşatıcı bir kavramdır. Bu makalemizde, Kur'an ve Sünnet ışığında takvanın ne anlama geldiğini, farklı boyutlarını ve neden mümin için en hayırlı azık olduğunu ayetlerle birlikte inceleyeceğiz.
Bakara Suresi ve Takva'nın Önemi: En Hayırlı Azık
Takva kavramı, Kur'an'ın pek çok yerinde karşımıza çıkar. Özellikle Bakara Suresi'nin hac ile ilgili hükümlerin geçtiği 197. ayeti, takvayı "en hayırlı azık" olarak vurgular:
"...وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّٰهُۜ وَتَزَوَّدُوا فَاِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَ يَآ اُولِي الْاَلْبَابِ"
"Yanı başınızdaki hayrı Allah bilir. Azık edinin; şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri! Allah'tan sakının (takvalı olun)." (Bakara 2:197)
Bu ayet, birtakım ahlâkî olmayan davranışlardan sakınılmasını öğütledikten sonra, genel olarak iyilik yapmanın ve kötülüklerden kaçınmanın bir özeti niteliğindeki takvanın önemini vurgular. Takvanın burada "en hayırlı azık" olarak tanımlanması, onun manevi yolculuğumuzda ve tüm hayatımız boyunca ne kadar vazgeçilmez olduğunu gösterir.
Bakara Suresi 237. ayette ise takvanın, bağışlama ve feragat gibi ahlaki güzellikleri de kapsayan daha geniş bir içeriğe sahip olduğuna işaret edilir. Bu da takvanın sadece belirli kurallara uymak olmadığını, aynı zamanda kalbin ve davranışların geniş bir iyilik halini yansıttığını gösterir.
Takva ve Adalet: Toplumsal Düzenin Temeli
Takva, sadece bireyin kendi iç dünyasını değil, toplumsal ilişkilerini de düzenler. Maide Suresi'nin 8. ayeti bu ilişkiyi net bir şekilde ortaya koyar:
"يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَآءَ بِالْقِسْطِۙ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۬ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰى۬ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ"
"Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna (takvaya) daha çok yakışan (bir davranış)tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir." (Maide 5:8)
Bu ayet, müminlere adaleti ayakta tutmayı ve şahitlikte dahi adil olmayı emreder. Bir gruba karşı duyulan düşmanlığın bile adaletten saptırmaması gerektiği vurgulanır. "Adaletli olun; bu, takvaya daha yakındır" ifadesi, adaletin bizzat takvanın bir gereği olduğunu gösterir. Sosyal hayatın sağlıklı ilerlemesi için adaletin şart olduğu düşünüldüğünde, takva artık sadece kişisel bir erdem değil, aynı zamanda toplumsal düzenin de olmazsa olmaz bir unsurudur.
Takva: Eşitliğin ve İnsan Onurunun Ölçüsü
Takvanın bu sosyal fonksiyonu, Hucurât Suresi'nin 13. ayetinde evrensel bir boyut kazanır. Bu ayet, tüm insanlığın tek bir erkek ve kadından (Âdem ve Havva) yaratıldığını, farklı milletlere ve kabilelere ayrılmasının amacının birbirlerini tanımak, kaynaşmak ve hayırlı işlerde yarışmak olduğunu belirtir. Ardından gelen ifade, takvanın evrensel değerini ortaya koyar:
"يَا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَآئِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ"
"Ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, takva bakımından en üstün olanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, her şeyden haberdardır." (Hucurât 49:13)
Bu ayet, üstünlük ve soyluluk yarışını reddederek, Allah katında tek üstünlük ölçüsünün takva olduğunu ilan eder. İnsanlığın eşitliği ve evrensel barış prensiplerinin hemen ardından takvanın zikredilmesi, takvanın bizzat bu ilkelere saygı göstermeyi içerdiğine işaret eder. Daha önce değindiğimiz Maide 8'deki adalet emrinin de bu eşitlik ilkesine saygı barındırdığını hatırlayalım.
Mustafa Sâdık er-Râfiî gibi düşünürler, takvanın eşitliğe esas teşkil etmesi yönüyle Kur'an ahlâkının temeli sayılması gerektiğini belirtmişlerdir.
Takva Sahibi İnsan: Değerli, Şerefli ve İyiliksever
Hz. Peygamber'e "İnsanlar arasında en büyük kerem sahibi kimdir?" diye sorulduğunda cevabı net olmuştur: "Takvada en ileri olanlardır." (Buhârî, "Enbiyâ", 8, 14, 19)
"Kerem" kelimesi hem "şeref, itibar" hem de "cömertlik, yardımseverlik" anlamlarına gelir. Bu hadis, takva sahibi insanın hem Allah katında ve insanlar nezdinde değerli ve şerefli olduğunu, hem de insanlara karşı iyiliksever ve cömert bir karaktere sahip olduğunu gösterir. Takva, kişiyi içsel ve dışsal güzelliklere ulaştıran bir yoldur.
Cahiliye Hamiyeti Karşısında Sekinet ve Takva
Takvanın ahlaki ve insancıl içeriğini gösteren önemli bir örnek de Fetih Suresi 26. ayettedir:
"اِذْ جَعَلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوٰى وَكَانُٓوا اَحَقَّ بِهَا وَاَهْلَهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمًا"
"O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takva sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir." (Fetih 48:26)
Bu ayette "Cahiliye hamiyeti" (cahiliye taassubu), barbarlık, küstahlık ve saygısızlığı temsil ederken; müminlerin vasfı olan "Sekinet ve Takva" (sükûnet ve takva) ağır başlılık, uygarlık, insanların şeref ve haysiyetlerine saygı anlamını taşır. Takva, medeniyetin ve karşılıklı saygının da bir ifadesidir.
Bakara Suresi 206. ayette geçen, "Kendisine 'Allah’tan kork!' denildiği zaman, gururu onu günah işlemeye sürükler. Böylesine cehennem yeter. O ne kötü bir yataktır!" ifadesi de, takvanın zıttı olan gurur ve kibirin insanı günaha ve aşağılığa sürüklediğini göstererek takvanın alçakgönüllülük ve teslimiyetle ilişkisine işaret eder.
Sonuç:
Görüldüğü gibi takva, Kur'an'da "en hayırlı azık" olarak tanımlanan ve bireysel ibadetlerden toplumsal ilişkilere, adaletten eşitliğe, bağışlamadan fedakarlığa, sükûnetten insan onuruna saygıya kadar hayatın her alanını kuşatan çok yönlü bir kavramdır. O sadece bir korku hali değil, aynı zamanda Allah'a karşı derin bir sevgi ve saygının, O'nun rızasını kazanma çabasının bir sonucudur.
Hayat yolculuğumuzda önümüze çıkan zorluklar karşısında direncimizi artıran, iyi ile kötü, doğru ile yanlış arasında ayrım yapmamızı sağlayan ve bizi hem bu dünyada hem de ahirette yüksek derecelere ulaştıran en sağlam temel, takvadır. Gerçekten de takva, mümin için en hayırlı azıktır ve hayatının her anında ona yol gösteren güvenilir bir pusuladır.