Geçtiğimiz hafta Muğla'da son derece önemli, bir o kadar da hayatî bir imza kampanyası başlatıldı.
Türkiye genelinde başlatılan imza kampanyası MİL-DİYANET SEN tarafından organize edildi. Muğla'daki imza kampanyasını da Muğla MİL-DİYANET SEN organize etti.
Muğla merkezdeki Sınırsızlık Meydanında başladı imza kampanyası.
Peki neydi bu imza kampanyasının amacı?
Evet
Malesef günden güne yayılan, ahlaksızlığın kurumsallaştığı, dernekleştiği ltgb+ derneklerine karşı başlatıldı.
Sayıları epeyce varmış Muğla'da da.
Lut Kavminin helakına sebep olanların toplandığı yer işte. Günden güne tüm dünyayı bir örümcek ağı gibi saran, aile kurumunu yerle bir eden, toplumsal ahlakı kazıyan, malesef yasalarla da koruma altına alınan bir tehlikeyle karşı karşıyayız.
Öyle bir tehlike ki, evinizin içinde bile olabilir. Utanmazlık duygusunu hiçe sayan, yaratılış amacını yerle bir eden durum.
Her yerde ot gibi bitmişler çoktan.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sık sık bu tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor. Ne var ki, millet nezdinde hiçbir karşılığı olmadı bugüne kadar. Bu sapkınlığa karşı adeta hoşgörü duvarı oluşturulmaya çalışılıyor. Medyada, barlarda, orada burada, bu sapkınlara olan ilgi tahammül edilemez hale gelirse hiç şaşmamalı.
Kanun koyucu başta olmak üzere, özellikle ahlaki ve Dini boyutunu ortaya koyması gereken kurumların elini taşın altına acilen koyması gerekir.
Elbette bunların derneklerinin kapatılması önemlidir. Açılmasına izin verilmesi ise daha önemli. En önemli olanı ise; birebir verilecek olan eğitim.
Kısıtlama karşısında bunların sarışacakları en büyük koz; kişi özgürlükleri, mağdur edebiyatı olacaktır. Malesef bunda da başarılı olabiliyorlar. Muğla'da bile yerel bir gazete açıkça destek vererek yazılar yazabilecek kadar ileri gitmektedir.
Unutmamamız gereken durumlar vardır.
Öncelikle biz, içinde bir çok ırkı da barındıran, binlerce yıldan beri bir arada, edebiyle, namusuyla, birlik ve dirliği ile yaşayan, üst çatı ismi ile kocaman ve kadim Türk Milletiyiz.
Ahlak, haya, haysiyet, aile bu Milleti üstün kılan ana unsurlar olagelmiştşr.
İkincisi; biz aynı zamanda Müslüman Ümmetinin en mühim parçasıyız. İslami kimliğimiz zaten bu sapkınlıklara asla müsaade etmediği gibi, müsamaha gösterilmesine de izin vermez. Lut Kavminde bu pislikleri yapanların sayısı sadece 33 kişi iken, suskun ve sessiz kaldıkları için kavmin tamamının helak olduğunu asla unutmamız gerekir.
Yani bırakın bu sapkınlığa karşı sessiz kalmayı, mücadele etmenin farzı ayn olduğunu Kur'ân emretmektedir. Değilse başımıza gelecek beladan kaçamayız.
Tüm dünyayı kasıp kavuran bu illeti kim, neden tetikliyor buna bakmak lazım.
Siyonizm ve evangelizmin ortak bir emeli vardır. Yahudiler için Allah'ın lanetinden kurtulmanın tek yolu, güya vaadedilen toprakları ele geçirmek. Evsngelizm ise, bir an evvel kıyametin kopmasını (haşa ve kella) sağlamak. Bunun için de (haşa ve kella) kıyameti kopartmak için Allah'ı kızdırmak. Çünkü üzerlerindeki lanetin ancak bu şekilde biteceğine inanıyorlar. Kendi Peygamberlerini katletmekten çekinmeyen kavimler bunlar. Ne akalası var denir şimdi burada. Evangelistler, Allah'ın yasak ettiği her şeyi yapıyorlar ki Allah bir an evvel kıyameti koparsın diye. Yahudiler zaten kendilerinden başka hiç bir ırka yaşama hakkı tanımayan inanca sahipler. Tahrif edilen Tevrata göre kendilerinin olması şart olan vaadedilen toprakları elde etmek zorundalar. Bunun için her türlü pisliği yapmaktan çekinmezler. Bunu Gazze'de zaten yaşıyoruz. Ancak yahudilerin insanlığa verdiği zararlar bununla da asla sınırlı değildir. Lgtb ve benzeri ahlaksız sektörün başında hep Yahudiler vardır. Pisliği dünyanın dört bir yanına yaymak için, trilyonlarca doları harcayarak, bu ahlaksızlıların yayılması için çalışıyorlar. Özellikle internette kurdukları sitelerle, her eve girmiş durumdalar. Pisliğin ulaşmadığı yer malesef kalmadı desek yeridir. Ahlaksız sitelerin, toplulukların, grupların, derneklerin sponsoru ve kurucuları hep yahudilerdir.
Çünkü yahudiler için kendileri dışındaki herkes, Yahudilere itaat ve hizmet etmek için yaratılan köleler olarak görülür. Evangelistlerin de önceliğinin kıyametin kopması olduğunu söylemiştik. Evangelistler, yshudilerin bu ahlaksızlığa finanse etmelerine izin verme sebebi tam da burada örtüşmektedir. Yahudilerin yaptıkları ile bir an evvel haşa Allah kıyameti koparsın. Bunun için kaç milyon insanın helak olduğu, olacağı, öleceği onların zinhar umurunda değildir zaten...
Konu bu kadar açıkken, malesef ülkeler yaptıkları kanunlarla, yahudi ve evangelist gözü dönmüşlerin değirmenine su taşımaktadır.
Lgtb başta olmak üzere p*rno sektörünün ailelere, insanlara verdiği zararın boyutu bir felaketin ötesine geçmiş vaziyettedir. Malesef herşeyi kişisel hak ve özgürlükler bağlamında saçma sapan bir bahane ile yapabilmektedir. Kanun koyucu için öncelik aile temeli ve ahlaklı nesiller yetiştirmek olmalıdır. Kişisel özgürlüğün sınırı kişileri ilglilendirebilir belki ama, toplumsal bozulmaya sebep olan hiçbir şey kişisel özgürlük olarak kabul edilemez.
Bu durum malesef topyekun bir intihara teşebbüs haline gelmiştir. Pislik yuvaları acilen lağvedilmelidir.
Konuşması, giyimi, hal ve hareketleri ile açıkça belli olan tiplerin televizyon kanallarına, haberlere, internet sitelerinde, en önemlisi sosyal medyada kesinlikle yasaklanması gerekir. Malesef bu bela filmlere bile girmiş vaziyettedir. Bunun önüne geçilmesi şarttır.
Toplumun ileri gelenleri, sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler, özellikle İslâmî Kesimlerin sessizliğini anlamak mümkün değildir. Bugün değilse ne zaman? Bu bela Yandaş, eleman, üye toplamaktan daha mı önemsizdir?
Film yapımcıları, tv programcıları, Diyanet işleri başkanlığı bu hususları bir hutbe ile, bir bildiri ile geçiştirmekten vazgeçip, olayın tam merkezine oturmalıdır. Özellkle üniversiteler bu konuda en ciddi inisiyatif alması gereken kurumlar olmalıdır. Üniverslerde kurulan ahlaksız gruplar bir an evvel lağvedilmelidir. Üyeleri acilen üniversitelerden atılmalıdır. Atılmıyor ise acilen hepsinin rehabilitasyon merkezlerine sevkedilmesi gerekir. Bit toplumu korumak için yasakların yasaklanması asla düşünülemez zira.
Bir millet topyekun bataklığa sürükleniyor. Edep, ahlak, haya, haysiyet, onur, milli değerler yerle bir ediliyor. Sosyete adıyla anılan arsız kesimin evlerinde, malikanelerinde verdikleri ahlaksız partiler günlerce gündem olurken Müslümanlar sessiz sessiz izliyoruz.
Lut Kavmini hiç mi örnek almıyoruz?
Yarın erkekle erkek, kadınla kadın, cinsiyetsizle bilmem kim, hoyratça rahat etsin, evlensin diye Kanun da çıkarılmaya kalkılırsa?
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konularda ne kadar hassas olduğunu biliyoruz. Lakin artık bu hassasiyetin, şu, bu, avrupa, amerika falan dinlemeden bir an evvel hayata geçirilmesini bekliyoruz. Dünyanın en güçlü ülkesini kurabilirsiniz. Teknoloji ve savunma alanında çağ anlayabilirsiniz. Milli hasılanızı milyon yapabilirsiniz. Lakin elinizde ahlaken çökmüş bir toplumla, hiçbir yere varamaz, tarih olur gidersiniz. Halbuki biz tarihimizle övünen Kadim bir milletin son temsilcileriyiz. Geri dönüşü olmayan en büyük bela ahlaksızlıktır.
Bu gidişe DUR diyemeyen, demeyen her kim olursa olsun, vebal altındadır der;
#SöylerimGeçerim