Acılar henüz bu kadar tazeyken bazı konularda yorum yapmak erken olabilir, ama söylemeden de edemeyeceğim… Son yıllarda iklim krizi kayak merkezlerini derinden etkiliyor. Kış sezonları gittikçe kısalıyor ve bu durum işletmelerin üzerindeki baskıyı artırıyor. Daha kötüsü, güvenlik önlemleri ve denetimlerin gerektiği gibi uygulanamamasına neden oluyor. Buna ek olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın son yıllarda yeni ve mevcut belgelendirme konusundaki kararları ve pratikteki başarısızlıkları da bu sorunları tetikliyor. Korkarım ki bu tür durumlarla daha sık karşılaşacağız.
Güvenlik sadece bir zorunluluk değil, vicdani bir sorumluluktur. Bir konaklama işletmecisi olarak, misafirlerimizin güvenliği ve konforu benim önceliğim. Bu yüzden, 10 odalı butik otelimde aldığımız yangın önlemleri tüm Muğla’daki işletmelere örnek oldu. Sprinkler söndürme sistemi olan 3-5 otelden biriyiz! Evet, yanlış duymadınız: Turizm cenneti Muğla’da sadece 3-5 otelden biri… Ama sonra ne oldu biliyor musunuz? Bakanlık, binamız tescilli ve niteliği bozulamaz bir yapı olmasına rağmen, “tapu kaydında kat mülkiyeti” var diye ruhsatımızı iptal etti! Hem değiştirilemez şartlar koyuyorlar, hem de bu şartlara uymamızı bekliyorlar.
Peki ya çevremizdeki oteller? Yangın merdiveni olmayan, hatta bırakın merdiveni, yangın kapısı ya da çalışan duman dedektörü bile bulunmayan oteller, sırf belgeleri olduğu için faaliyetlerini sürdürüyor. Pratikte denetim yapılıyor mu dersiniz? Ne yazık ki hayır.
Türkiye’deki konaklama işletmelerinin büyük kısmı yangın yönetmeliğine uygun değil. Bu, kimsenin göz ardı edemeyeceği bir gerçek. Söylenecek o kadar çok şey var ki... ama şimdilik söyleyebileceğim tek şey: Geçmiş olsun !
M. MALLI