Temel Reis isimli çizgi roman karakterini çoğumuz tanırız. Zayıf, çelimsiz, yaşlıca bir adamdır. Ağzında piposuyla dolaşıp durur. Bunun Safinaz isimli bir karısı vardır. Kadının genç bir adamla başı hep beladadır. Adam kadını kaçırmak ister. Temel Reis engellemeye çalışırsa da gücü yetmediğinden beceremez. Ama birden aklına ıspanak gelir. Bir kutu ıspanak konservesini mideye indirir ve anında güçlü bir adam haline dönüşerek karısını tecavüzcünün elinden kurtarır.
Çizer burada ıspanağın faydalarını mı vurgulamak istiyor, bilemem. Gerçi ıspanak yararlı bir besindir. Hem zengin bir lif kaynağıdır, hem de içinde çeşitli vitaminler ve bunlara ek olarak demir bulunmaktadır. Demir ise kandaki oksijeni hücrelere taşıyan hemoglobin isimli bileşiğin temel bileşenidir. Vücudumuzdaki demir eksikliği hemoglobinin oluşmasını engelleyeceği için hücrelerimiz yeterli oksijen alamaz ve sürekli yorgunluk hissederiz.Ama bu demek değildir ki ihtiyacımızın çok üstünde demir alırsak demir gibi kuvvetli olup Temel Reise benzeriz. Demirin fazlası da her şeyin fazlası gibi zararlı olup insanda farklı sorunlar ortaya çıkarabilir.
Temel Reis karakteri bana bazı annelerin çocuklarını eğitmeye çalışırken yaptıkları yanlışları hatırımıza getiriyor. "Evladım, ye de baban gibi büyük adam ol" , "Bak komşunun çocuğu çok yemiş, boyu senden uzun olmuş" gibi sözlerle mızmızlık yapan çocuklarımızı terbiye etmeye çalışırız. Çocuk bunlara bir inanırsa vay haline. Ya da "evladım yesin de kemikleri et tutsun" diye çocuğu durmadan besleriz. Sonuçta her iki durumda da çocuk obez olur, şişmanlar ve büyük bir olasılıkla kırk yaşına gelmeden şeker ve yüksek tansiyon hastalığına tutulur.
Günümüzde insanların bir türlü çözüm bulamadığı bir kaç sorun var. Bunlardan birincisi depremler, nerede olabileceğini kestirebiliyoruz ama ne zaman olacağını bir türlü bilemiyoruz. Bir de kanser ve benzeri şifasız hastalıklar. Şi,mdi bunlara Covid-19 da eklendi. Herkesin aklındaki en güncel soru, acaba ben de Covid-19'a tutulur muyum. Virüsü kaparsam ne yapmam gerekir?
Bu konulara uzmanlar da farklı farklı cevaplar veriyorlar. Belki tüm bu cevapları toplayıp birleştirdiğiniz zaman anlamlı bir bütün oluşuyor, ama bizim medya her açıklamanın kendince en can alıcı olduğunu düşündüğü kısmını koparıp önümüze atıyor. Bir başkası ise işi bir başka tarafından tutup karşımıza getiriyor. Bir de bakıyoruz ki aynı konunun bir çok değişik cevabı var. Şaşırıp kalıyoruz. Ama bir uzman bakışıyla bu söylenenlere yaklaşırsak söylenilmek istenileni daha iyi anlayabiliyoruz. Örneğin bir deprem uzmanı çıkıp Marmara Denizindeki fay hattında hareketliliğin arttığını, bu durumun da 7 şiddetinde bir deprem olasılığını akıllara getirdiğini söylüyor. Bizimkiler hemen atlıyor "Eyvah, İstanbul'da deprem olacak". Ne zaman? Bilen yok. Belki yarın, belki de yeni yılın ilk Çarşambası. Şiddeti ne olacak? Hoca 7 olabilir dedi ama Allahın işine karışılmaz, 6,5 olur. İstanbul bir uçtan öbür uca 100 km. İstanbul'un neresinde. Belli değil.
Bir de bizim insanımızın okuma özürlü olduğunu düşünelim. Çoğumuz manşete bakıp, yazının devamını okumayız. Bizim ustalar da bunu bildikleri için hep etkileyici manşetler atarlar. O zaman gerçek iyice ortadan kaybolur.
Şimdi Covid-19 çıktı ya, herkes virüs uzmanı kesildi. Bilen de, bilmeyen de bir şeyler söylüyor. Sonunda at izi it izine karışıyor. Bu arada bilenler de gerçekte pek fazla bir şey bilmedikleri için işler arap saçına dönüyor. Bu da en çok bizim medya kalemşörlerinin işine geliyor. Sağdan soldan topladıkları bilgileri harman edip karşımıza çıkarıyorlar. Örneğin Covid-19 çamaşır suyunda ölür. Yalnız Covid-19 değil bütün mikro organizmalar çamaşır suyuna dayanamaz. Boğazı ağıran adamın biri bunu okumuş, hemen bir şişe çamaşır suyu alıp bununla başlamış gargaraya. Sağlam olsun diye de hiç sulandırmadan kullanmıştır belki. Garibi zor kurtarmışlar. Ağzı, boğazı, midesi hep yanmış.
Birisi de el dezenfektanlarından hareketle alkolun mikropları öldürdüğünü öğrenmiş. İyisi mi demiş, ben böyle ilaçlarla uğraşacağıma bu işi tertemiz rakıyla çözerim. Bir büyük rakıyı kafaya dikmiş. Onun da midesini yıkayıp hayata döndürmüşler.
Bağışıklık konusu da çok önemli. İnsanın bağışıklık sisteminin güçlü olması mikroorganizmalarla savaşmasını kolaylaştırıyor. Vücuda giren mikrop dirençle karşılaşıyor ve yok olup gidiyor. Bağışıklık sistemini güçlendirici birçok farklı besin olduğu gibi yaşam tarzının da bunun üzerinde etkisi var. Ancak bağışıklık sistemi birkaç hap içmekle oluşmuyor. Zaman içinde, yavaş yavaş kazanılıyor. Şimdi belirli bir karışım veya besinin sistemi güçlendirdiği ortaya çıkınca bu ilacın satıcıları hemen reklama başlıyor. Bu reklama kapılan insanımız da dünya kadar masraf edip söz konusu malzemeden avuç avuç mideye indiriyor. Sonuç yine sıfır.
Evet sevgili okurlar; belki de çoğu iyi niyetle isimleri medyaya düşürülen formüller, ilaçlar ve besinlere hücum etmeden önce uzmanına sorup, uygulamayı onun önerileri doğrultusunda yapalım. Hepinize sağlıklı günler dilerim.